21 Mayıs 2011 Cumartesi

Barış olmazsa kayıplar da bulunmaz
İSTANBUL/AMED/ADANA/EESKİŞEHİR (21.05.2011) YENİLENDİ- 17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplar Haftası dolayısıyla İstanbul, Amed, Eskişehir ve Adana'da oturma eylemleri yapıldı. Kayıp yakınları, kayıpların akıbetlerini sorarken, sorumluların yargılanması talebini tekrar dile getirdi.
İstanbul'da Cumartesi Anneleri'nin 321. hafta eyleminde askeri operasyonlara tepki vardı. Kayıp yakınları, savaş sürdükçe bir yandan ölümlerin devam edeceği, diğer yandan evlatlarının kemiklerini bulamayacağı kaygısı taşıyor.
Cumartesi Anneleri, 321. kez buluştukları Galatasaray Meydanı'nda AKP hükümetine "operasyonları durdurun" diye seslendi.
Ellerinde karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarıyla oturma eylemi yapan kayıp yakınlarına bu hafta Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu İstanbul 2. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Sırrı Süreyya Önder eşlik etti.
Barış olmazsa kayıplar bulunamaz
İHD İstanbul Şubesi adına açıklama yapan Gülsüm Önal, "Biz kayıplarımız aramaya devam ederken, devlet gözaltında kaybedenleri yargılamak yerine savaş eksenli politikasına devam ediyor" dedi. Önal, şöyle devam etti: "Bu politikalar sonucunda ölen her asker, her gerilla bizi evlatlarımızın kemiklerine ulaşma umudumuzdan uzaklaştırıyor. Evlatlarımızı gözaltında kaybedenlerin yargılanması, derin devlet yapılanmalarının tasfiyesi için gerekli iklimin yaratılması, barış politikalarından geçer. Hükümete sesleniyoruz; operasyonları durdurun. Evlatlarımızın çoğunun kaybedildiği 90'lı yılların karanlık günlerine geri dönmek istemiyoruz." 90'lardan bir kayıp öyküsü
Önal, ardından 90'lı yılların karanlık günlerinde İstanbul'da kaybedilen Rıdvan Karakoç'un dosyasını açıkladı. Önal, Karakoç'un kaybedildiği dönemde polis tarafından arandığı için evine gidemediğini, ailesini telefonla aradığını, polisin ise evi sık sık basarak "Rıdvan'ı bize getiren yoksa bulduğumuz yerde öldürürüz" diye tehdit ettiğini anlattı.
Karakoç'un 20 Şubat 1995'te ailesini son kez aradığını, o tarihten sonra bir haber alınamadığını dile getiren Önal, Karakoç'tan telefonlar kesilince polisin de baskınlarının kesildiğini, ailesinin bunun üzerine Gayrettepe Siyasi Şube'ye başvurduğunu ancak polisler tarafından dövülerek dışarı atıldığını ifade etti.
İşkence edilmiş bedeni bulundu
Gülsüm Önal, Ocak ailesinin Hasan'ı ararken Beykoz Savcılığı'nda Rıdvan Karakoç'un fotoğrafını gördüğünü, olay basına yansıyınca yetkililerin kimliğini açıklamak zorunda kaldığını söyledi. Önal, Rıdvan Karakoç'un 2 Mart 1995'de Beykoz'da ormanlık alanda bulunduğu zamanki durumu şöyle anlattı: "Ayakkabı bağcıları ve kemeri yoktu. Parmak uçları mürekkepliydi. Elektrik işkencesinden tırnakları morarmış, filistin askısından koltukaltları yırtılmıştı. Vücudu sigara yanıkları ile doluydu. Parmak izi alınan Rıdvan Karakoç'un kimliği emniyetçi bilinmesine rağmen bedeni devletin kurumlarında 20 gün dolaştırıldıktan sonra Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na gömülmüştü."
Karakoç'un işkence edilmiş bedeninin 20 gün devlet kurumlarında dolaştırıldıktan sonra Ataşehir Kimsesizler Mezarlığı'nda gömüldüğünü söyledi.
Önal, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı, İçişleri Bakanı ve Emniyet Müdürü'nün Karakoç'un öldürülmesinden sorumlu olduğunu söyledi, cezalandırılmalarını istedi.
Ağabeyinin öldürülüşünün 17. yılında konuşan Hasan Karakoç ise geçen bunca yıla rağmen sorumluların yargılanmadığını belirtti. "Biz şanslı bir aileyiz" diyen Karakoç, çiçek bırakacak bir mezarları olduğunu, ama binlerce ailenin böyle bir durumunun olmadığını söyledi. 'AKP kayıplar için birşey yapmadı'
Amed'de İHD ve kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemi, 119. haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi.
Oturma eylemine aralarında İHD yönetici ve üyeleri, MEYA-DER, Barış Anneleri İnisiyatifi ve KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri katıldı.
17-31 Mayıs Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası'na denk gelen oturma eyleminde kayıp yakınları, kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı.
İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, Kürt sorununda 30 yıldır süren çatışmalı ortama işaret ederek, devletin “Özellikle de Kürtlerin yaşadığı bölgelerde devlet uyguladığı politikalar sonucunda, kendisine muhalif, kendi din ve ırkından olmayan yurttaşları, legal kurumları veya yasal dayanağı olmayan oluşumları aracılığıyla yok etmeye çalışmıştır” dedi.
Kayıpların halen kanayan toplumsal bir yara olduğunu ifade eden Bilici, şöyle devam etti: “Zorla kaybedilmeler, özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerde 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte ortaya çıkmıştır. Binlerce yurttaş, evlere baskın yapılarak, ailelerinin gözleri önünde babalarını, oğullarını ya da kızları zorla alıkonulmuştur. Gerekçe ise hep aynı olmuştur: ‘İfadesini alacağız, ondan sonra evine dönecek.’ Ancak alıkonulanların önemli bir kısmı ya yargısız infazlara maruz kalmış, ya da bir daha kendilerinden haber alınamamıştır.” Hıdır Öztürk cezaevinde kaybedildi
İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Necibe Güneş Perinçek ise 1996 yılında Diyarbakır-Silvan arasında yapılan yol kontrolünde askerler tarafından gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra cezaevinden kaybedilen Hıdır Öztürk’ü anlattı.
Öztürk’ün cezaevine konulduktan sonra işkenceyle itirafçılar koğuşuna zorla konulduğunu anlatan Perinçek, bir süre sonra ailesi tekrar görüşüne gittiğinde kendilerine Öztürk’ün operasyona götürüldüğü sırada kaçtığı söylendiği ifade etti. Perinçek, bu tarihten itibaren kendisinden bir daha haber alınamadığını belirtti.
Akıbetleri hala araştırlmadı
Adana'da da 17-31 Mayıs göz altında kayıplar haftası dolayısı ile İHD’nin çagrısı ile bir araya gelen sendika, siyasi partiler İnönü Parkı'nda basın açıklaması ve sembolik oturma eylemi gerçekleştirdi. Kurumlar adına açıklamayı Adana İHD Şube Başkanı Aydın Sincar yaptı.
Yapılan açıklamada "Ülkemizde ise kaybedilen binlerce yurtsever ve devrimcilerin akıbetleri hala araştırılmadı" denilerek, "18 bin faili meçhulün ve mezarları dahi bilinmeyen binlerce kayıpların sorumlusu kim? yoksa bu kadar kayıp ve faili meçhul başka bir ülkede mi meydana geldi?" sorusu soruldu.
Kayıpların bulunması için yapılması gerekenlerin aktarıldığı açıklama, "kaybettiklerimizin ardından onlara söz veriyoruz, failleri bulunup yargılanıncaya kadar mücadelenizi sürdürecek faillerden hesap sormak için her zaman alanlarda olacağımızı bir kez daha haykırıyoruz." sözleriyle son buldu.
“Faili meçhul cinayetler aydınlatılsın”
Eskişehir'de de insan hakları savunucuları ve siyasi partiler, Kayıplar Haftası nedeniyle yapıtıkları oturma eyleminde faillerin devletçe bilinmesine rağmen hala korunduğu kaydedildi.
Adalar Migros önünde bir araya gelen ESP, EHP, TÖP, BDSP, BDP, TKP, Devrimci Proleter ve Halkevleri Kayıplar Haftası nedeniyle oturma eylemi yaptı.
“Failler belli, kayıplar nerede” yazılı pankartın açıldığı eylemde Can Çoksöyler, gözaltında kaybetme saldırısının '90'lı yıllarda devletin baskı politikası olarak uygulandığını kaydetti, 1995 yılında Hasan Ocak'ın bedeninin kimsesizler mezarlığında bulunmasıyla mücadelenin simgesi haline geldiğini belirtti.
Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemlerinin aynı tarihte başladığını da vurgulayan Çöksöyler şöyle konuştu; “Bugün 17 bin kadar faili meçhul cinayetin olduğunu biliyoruz. Hala daha toprağın altında birçok toplu mezarda binlerce beden yatıyor ve aydınlatılmayı bekliyor. Mustafa Suphilerden Sabahattin Ali'ye, Hasan Ocak'a, Cemil Kırbayır'a kadar birçok devrimci, yurtsever, yazar bu şekilde katledildi. Failler devletçe bilinmesine rağmen hala daha korunuyor ve kollanıyorlar. O nedenle kayıplar politikası bugün Türkiye açısından en önemli demokrasi sınavı olarak ortada duruyor.”
Başbakan Erdoğan'ın 12 Eylül'ün hemen sonrasında kayıp aileleriyle görüştüğünü hatırlatan Çoksöyler, Cemil Kırbayır'ın annesi 103 yaşındaki Berfo Ana ile de görüşüldüğünü ve yürütülen mücadelenin kazanımı olarak Kırbayır'ın gözaltında öldürüldüğünün itiraf edildiğini vurguladı.
Çoksöyler, “Şimdi demokrasiden yana olan herkes için sırada inatla mücadelenin büyütülmesi ve 17 bin faili meçhul cinayetin aydınlatılması var” diyerek Cumartesi annelerinin eylemlerinin daha güçlü savunulması çağrısında bulundu.
Eskişehir bağımsız sosyalist milletvekili adayı Ahmet Uluçelebi'nin de katıldığı eylem, “Kahrolsun MİT, CIA, JİTEM, Kontrgerilla”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak” sloganlarıyla sona erdi. (ETHA)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder