18 Haziran 2011 Cumartesi

Kayıp yakınlarından helalleşme şartı: Failleri bulun
18/06/2011 14:49

Ramazan YAVUZ

DİYARBAKIR - İHD ve kayıp yakınlarının ’Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın’ sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemi, 123’üncü haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapıldı. Bugünkü oturma eylemine aralarında İHD yönetici ve üyeleri, Mezopotamya Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği (MEYA-DER), kendilerine ’Barış Anneleri İnisiyatifi’ adını veren grup ile KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ile kayıp yakınları katıldı. Oturma eyleminde kayıp yakınları, kaybedilenlerin fotoğraflarıyla alandaki yerlerini aldı.

İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, yıllardır kayıpların akıbetinin ortaya çıkması amacıyla çaba harcadıklarını, tüm çabalarına rağmen ilerleme sağlanamadığını söyledi. Başbakan Erdoğan’ın seçim sonrası yaptığı konuşmada herkesten ’helallik’ istediğini belirten Bilici, şöyle dedi: "Başbakan helalleşmeden bahsediyor. Eğer bu helalleşme, karşılıklı affetmeler olacaksa, öncelikle burada yıllardır dile getirdiğimiz kayıpların akıbeti ortaya çıkarılsın. Eğer helalleşeceksek, katledilen binlerce faili meçhulün failleri ortaya çıkarılsın. Eğer birbirimizi affedeceksek, bu anaların acılarını dindirecek adımlar atılsın. Eğer helalleşme olacaksa bölgede yaşanan tüm insan hakları ihlallerinin ortaya çıkması için Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nu kurulmalıdır. Aksi takdirde helalleşme olmaz."

‘YENİ MECLİS TALEPLERİMİZİ GÖRSÜN’

Türkiye’de 12 Haziran seçimleri sonrası artık bu ülkede yeni bir sayfa açılması gerektiğini belirten Bilici, şöyle devam etti: "Seçim sonrası Meclis yeni bir şekil kazanıyor. Önemli bir sürece girmiş bulunuyoruz. Yeni oluşacak Meclis’in taleplerimizi görmesi gerekiyor. Seçimden çıkan sonuçların iyi okunması gerekiyor. Kürtler hala bu ülkede sorunların çözümü için demokratik yöntemlerde ısrarcıdır. Bu savaşın bir tarafı olan PKK, eylemsizlik halini bir kez daha uzatmıştır. Bu önemli bir fırsattır. Bu fırsatın bir kez daha heba edilmemesi ve uzatılan barış elinin havada kalmaması gerektiğini tekrardan belirtiyoruz. Biz bu ülkede artık insanların ölmesini istemiyoruz." (dha)

17 Haziran 2011 Cuma

Devlet Tolga Baykal’ın akıbetini ortaya çıkaramadı

ANF
08:34 / 17 Haziran 2011
ANKARA - Yedi yıl önce kaybolan Tolga Baykal Ceylan’ın akıbetini araştıran Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, 9 Şubat 2011’de başlattığı incelemelere ait nihai raporu yayınladı. Prof. Dr. Zafer Üskül, Çorum Milletvekili Murat Yıldırım, İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın imzasını taşıyan rapor 4 ay süren araştırmalar sonucu hazırlandı. Raporu hazırlayan alt komisyon üyeleri . Tolga’nın son görüldüğü Demirköy, İğneada, Limanköy, Beğendik köyü ve Bulgaristan sınırında incelemeler yaparak bilgiler aldı.

Raporda, Tolga’nın tatil için gittiği İğneada’da güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınmadığı iddia edilerek şu ifadeler kullanıldı: “Tolga Baykal Ceylan’ın İğneada Beğendik köyü yakınlarında durdurularak kimlik sorgusunun yapıldığı ve aranan şahıslardan olmadığı anlaşıldığından hakkında bir işlem yapılmadığı, güvenlik güçlerince gözaltına/gözlem altına alınmadığı, dolayısıyla gözaltında kaybedilmesi gibi bir olgunun şu aşamada olduğunu söylemek mümkün değildir. Komisyonumuzca, Tolga Baykal Ceylan’ın sürekli yurt dışına çıkmak istemesini dile getirmesi, sınıra çok yakın olan Beğendik ve Limanköy’de keşif olarak tabir edilebilecek eylemlerde bulunması, Bulgaristan’ı ve sınırı sorması, verileri değerlendirildiğinde Bulgaristan’a geçme isteği olduğu ancak bu isteğini gerçekleştirip gerçekleştirmediği şimdilik kaydıyla ortaya koyulamadığı için kaybının ve akıbetinin ne olduğuna tam olarak ulaşılamamıştır. Bu aşamada normal asayiş olayı olarak değerlendirilmesi gereken bir kayıp olayı ile karşı karşıya olduğumuz sonucuna ulaşmıştır.”

Tolga Baykal Ceylan’ın annesi Kadriye Baykal “Komisyon araştırmaları boyunca beni bu sürece müdahil etmedi, sadece 1 saat dinledi beni, şahitlerimi dinlemedi. Çelişkilerin üstüne gidilmedi. Hükümet bu konuda samimiyse önce kendi dönemini ve ayıbını temizlemeli, gerekirse Başbakanla bir görüşme daha yapmak istiyorum” diye konuştu.

ANF NEWS AGENCY

9 Haziran 2011 Perşembe

Kayıplar için Brüksel'e yürüyecek
Foto: Kayıplar için Brüksel'e yürüyecek
İSTANBUL (09.06.2011)- Kayıp yakını Muzaffer Yedigöl, seçimlerden sonra yeni gelecek hükümet gözaltında kayıplar konusunda bir adım atmazsa Brüksel'e yürüyecek. 31 yıldır ağabeyi Nurettin Yedigöl'ü arayan Yedigöl, babasının oğlunu ararken kalbine yenildiğini ve tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirtiyor.
Nurettin Yedigöl, 12 Eylül darbesiyle kaybedildi. Ailesi 312 yıldır O'nu arıyor. Babası, ararken kalbine yenik düştü. Kardeşi Muzaffer Yedigöl, devlet kayıplar konusunda adım atmazsa 1 Eylül'de Brüksel'e yürüyüş başlatacak. Yedigöl, 12 Haziran seçimlerinden sonra yeni gelecek hükümetin bu tarihe kadar adım atmazsa Brüksel'de bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yürüyecek.
Aile yıllardır iç hukuk yollarının tükenmesine rağmen AİHM'e başvurmadı. Muzaffer Yedigöl, "Biz bugüne kadar ülkemizi rencide etmemek için AİHM'e başvurmadık. Ama bir adım atılmazsa... Kayıpların akıbetinin açıklanması ve başka kayıpların olmaması için yol çıkacağım" diyor.
Kardeş Yedigöl, yürüyüş kararını geçen yıl 21 Haziran'da Ankara'ya 10 günlük yürüyüşün ardından almış.
Kimse bu yürüyüşe katılmasa da tek başına yürümeye kararlı olan Muzaffer Yedigöl, kararının şöyle anlattı: "Bu kararı biz geçen yıl 21 Haziran'da Ankara'ya giderken aldığımız bir karardı. Eğer buradan bir sonuç çıkmazsa bugünkü iktidar ve muhalefet bu durumu çözmezse, savsaklarlarsa, duyarlı olmazlarsa bunu artık Türkiye sınırları dışına çıkaralım dedik. Türkiye'de bu konuda büyük bir sorun var. Bin 700 tane kayıp olduğu söyleniyor tabi bu İnsan Hakları Derneği'ne müracaatlar. Bir de olmayanlar vardır. Güneydoğu'daki kayıplar ve faili meçhulleri sayarsak 17 bin gibi bir rakamdan söz ediliyor."
Kesin kararlıyım
Avrupa'da seslerini duyurmak istediklerini dile getiren Yedigöl, "Avrupa'da da gittiğimiz her ülkede etkinliklerle sesimizi duyururuz. Gittiğimiz ülkelerdeki devrimciler, ilericilerle buluşup bu olayı gündeme getirebiliriz. Brüksel'de de son noktayı koyarız. O zaman Hüseyin Ocak, Mikail Kırbayır ile düşünmüştük. Mikail Kırbayır ile konuştum, geleceğini söyledi. İnsan Hakları Derneği'nden de birkaç kişi destek sunacak. Ben kesin kararlıyım. 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Taksim'den Brüksel'e yürüyüp 1 aylık bir yürüyüş ile tamamlayacağımıza inanıyorum" şeklinde konuştu.
Bizden sonra kayıplar olmasın
Türkiye'de gözaltında kayıpların aydınlatılması gerektiğine dikkat çeken Yedigöl, "Artık bizden sonra olmasın. Ülkenin Avrupa Birliği'ne girmesinden söz ediliyor, 21. yüzyıldayız artık ülkemizde insanlar ölmesin amacımız da bu. Bizimkiler öldü biz acılar çektik ama bizden sonra gelenler acılar çekmesin. Ve bize bu acıyı yaşatanların yanında kar kalmasın. Bu insanlarda biz yaptık öldürdük, yanımıza kaldı demesinler. Zaman aşımı bile olsa yargılansınlar. Bir nebze de olsa yüreklerimize su serpilsin ve kemikleri nerede olduğu bilinmeyenler rahat uyusunlar. 'Ailelerimiz bu ülkenin insanları bize sahip çıktı' desinler" dedi.
'Bunlar boşa ölmedi'
Ağabeyi Nurettin Yedigöl ve onun gibi gözaltında kaybedilen insanların düşündükleri, eşitliği savundukları, halktan yana oldukları için kaybedildiklerine dikkat çeken Yedigöl ağabeyini şu şekilde anlattı: "Bunlar boşu boşuna ölmedi. Nurettin Yedigöl o dönem İstanbul üniversitesi işletme mezunu. Doğuda erkek evlat ailenin sermayesi gibidir. Bizim tek sermayemiz çocuklardır. Bizim aileler için çocuklarının okuyup bir mevkiye gelmesi çok önemli çünkü kendileri yoksulukla, çiftçilikle uğraşmış, istediğini bulamamış, istediğini almamış ezilmiş insanlar. Bizim çocuklarımız ezilmesin istiyor. Ailelerimizin sigortası bile yok, 'Yaşlandığımda çocuğum bana bakar' diye düşünüyor. Bunlar önemli. Ağabeyim okurken zor şartlarda okudu, başkalarının evlerinde kaldı, bitlendi, aç kaldı, harçlıksız kaldı ama o okudu. Bunların suçu neydi? Suçları güzel düşünmek, solcu olmak, suçu sömürgelere karşı çıkmak, suçu devrimci olmaktı, suçu herkesin eşit yaşamasını istemesiydi. Bunun sonucunda gözaltına alındı ve öldürüldü. Biz de insanlar bu sebeple gözaltına alınmasın, öldürülmesin, insanlarımıza farklı düşünseler de bir tırnağı bile kanamasın. İnsanalar huzur içinde fikrini söylesin özgürce tartışabileceği bir ülke olsun. Abimlerde bunun için öldü."
'Geçmişle yüzleşmek zorundayız'
Brüksel yürüyüşü öncesi kamuoyuna çağrı yapmayı düşünen kayıp yakınları, seçimlerin geçmesini ve yetkililerin bu konu da bir adım atmasını bekliyor. 1 Eylül'e kadar uzun bir süre olduğunu ifade eden Yedigöl, "Bu süre zarfında atacağı adımlar çok önemli. Bu zamanda bizler bakacağız gözaltında kayıplar, faili meçhullerin üzerine ne kadar gidildi. Eğer gerçekten samimilerse, failler yargılanacaksa ben de istemem ülkemin yurt dışında rencide olmasını, birileri yapmış bu hataları ama biz geçmişimizle yüzleşmek zorundayız. Biz geçmiş ile yüzleşemezsek geleceğe asla sağlam adım atamayız gelecekte demokrasiye ulaşamayız. 1 Eylül'de yola çıkmadan önce biz Ağustos ayında çalışmalara başlayacağız, duyurularımızı yapacağız. Cumartesi Anneleri'nin eylemlerinde duyuracağız. Bunun eylemin içinde İHD ne kadar olacak bilemiyoruz ama yardımcı olsa da, olmasa da ben yürüyeceğim. Tabi sonuç alamazsak yürüyeceğim gelecek iktidarın samimiyetine bakacağız. Eğer üstüne gitmezlerse biz mecburen yürüyeceğiz" dedi.
'CHP'liyim ama CHP bizi dinlemedi'
21 Haziran'da başladıkları Ankara yürüyüşünü ve mecliste yaşadıklarını Muzaffer Yedigöl şu şekilde anlattı: "Yazın sıcağında her gittiğimiz yerde bizi kitle örgütleri karşıladı ve bu bizi çok duygulandırdı. Bizimle en çok ilgilenen parti BDP oldu. Ben CHP'li olmama rağmen bizimle ilgilenmedi. Kemal Anadol ile görüştük bizi dinlemek yerine o konuştu. Her şeyi biliyormuş gibi savunmaya geçti. Ama BDP Grup Başkan vekili bizi uzun uzun dinledi, ellerinden bir şey gelmese de dinlediler.
AKP'den Ayşenur Paşakapı da bizi dinledi dosya hazırladık onları ilettik. Zafer Üskül de 15 dakika bizi dinledi ama onlar dinlemekle kaldılar. Sonuç beklemek? Ama ondan sonra Başbakan bizi çok ümitlendirdi. Ben Başbakanın duygusal, vicdanlı bir insan olduğuna inanmıştım. Ama baktım ki maalesef yanılmışım."
Her şey oy her şey siyaset
Başbakan'ın Cumartesi Anneleri'yle Dolmabahçe'de yaptığı görüşmeye annesinin katıldığını anlatan Yedigöl, "Annem anlattı, 'oğlumu istiyorum' dedi ama bir şeyde çıkmadı. Görüşmeye giderken umutluyduk. Sonra baktım ki her şey oy, her şey siyaset. Ve toplantı sonunda sadece iki kayıp varmış gibi davrandılar. Öbürlerine dair tek bir adım bile atılmadı, komisyon yetkilileri bir gün olsun bizi aramadı. Hiç kimseyi aramadılar. Reklam olsun diye Berfo anayı kullandılar. Zaten samimi olsalardı bir adım atarlardı. O dönem Gayrettepe'deki insanları araştırabilirlerdi. Bizi seçim malzemesi olarak kullandılar" dedi.
Devlet samimiyse...
"Devlet samimi olursa kozmik odaları açar. Kimlerin nerede yattığını, kimlerin nasıl işkenceler gördüğünü devlet biliyor. Tansu Çiller, Mehmet Ağır kilit nokta. Örneğin bizim dönemden Faik Karıncaoğlu. 12 Eylül döneminde İstanbul'da askeri savcıydı. Şimdi AKP'den Milletvekili. Zihniyetleri belli, timsah gözyaşlarına bakmamak lazım gerçekten insanlar için, halk için. Müslümanlıkta insan öldürmek yoktur" dedi.
31 yıldır arıyorlar
Ağabeyinin 12 Nisan 1981'de İdealtepe'de karakol kurulan bir evde gözaltına alındığını ve tanıkların ifadesine göre işkencede öldürüldüğünü ifade eden Muzaffer Yedigöl, babasının yıllar boyunca oğlunu bulmak için her yolu denediğini, bütün resmi makamlara başvurduğunu ancak bir yanıt alamadığını belirtti.
'Babam gözü açık gitti'
Babasının yılda üç ay gidip köyde kaldığını daha sonra yılın geri kalan kısmını İstanbul'da oğlunu aramakla geçirdiğini ifade eden Yedigöl, "Babam oğlunu ararken kalp krizi geçirerek öldü. Babam çok dinçti, köyde yaşamış, hayatını orada idame ettirmiş biriydi. Ağabeyimin kaybedilmesi ile babam çöktü. 3 ay köydeyse diğer aylarda burada oğlunu aramakla geçirdi. Varını yoğunu burada harcadı. En son da yüreği dayanamadı, gözleri açık gitti. İlk Cumartesi eylemine katılanlardan biri. O zaman elinde küçük bir abimin resmi vardı. O meydanda coplandığı, dayak yediği de oldu. Orada yılarca bütün eylemlere katıldı. Ümit Efe- Yedigöl'ü Gayrettepe Emniyet Müdürlüğünde gören tanıklardan biri- babamla tanışıyor daha sonra çok duygusal bir an yaşanıyor babam oğlunu bulmuş gibi hissediyor o da babasını bulmuş gibi. Babam ümit Efe'den sonra öldüğüne inanmıştı." dedi.
Annesinin hala oğlunun yolunu gözlediğini dile getiren Yedigöl, "Annem hala televizyon izlediğinde çocuğunu ölüsünü dirisini görmediği için herkesi Nurettin'e benzetiyor. Nisan ayında abimle ilgili bir anma düzenledik. Bir belgesel hazırladık 200 kişi katıldı. biz ilk defa orada öldüğünü kabul ettik. Biz mevlüt okutmadık, cenaze yemeği vermedik çünkü biz abimin bir şeyini görmedik. Sürekli abimin yaşadığına dair rivayetler çıkardı ve biz onlara inanırdık.
Yedigöl, en son dava dosyasının 95-96 yıllarında sonuçlandığını, ama en son 12 Eylül kayıplarıyla birlikte toplu suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti. (DİCLE MÜFTÜOĞLU/ETHA)

5 Haziran 2011 Pazar

Kayıp yakınları 'O' valinin peşinde

HABER MERKEZİ - TEKİRDAĞ- İSTANBUL -
Güncellenme : 05.06.2011 09:20
Tekirdağ'a giden kayıp yakınları, onlarca faili meçhul cinayetin işlendiği dönemde Urfa Valisi olan AKP milletvekili adayı Ziyaeddin Akbulut'u protesto etti. Kayıp yakınları, "Mazisi karanlık ve şaibelerle dolu Akbulut ifade vermeli. Akbulut'u kim koruyor. Başbakan buna cevap vermek zorundadır" dedi.

O'nun adaylığı kirli ittifakın sonucudur

İHD Riha (Urfa) Şubesi ve kayıp yakınları, kentte işlenen cinayetler ve yaşanan kayıplardan sorumlu tutulan AKP'nin Tekirdağ 1.sıra milletvekili adayı Tevfik Ziyaeddin Akbulut'u protesto etmek için Tekirdağ Cumhuriyet Meydanı'nda basın açıklaması yaptı. Açıklamaya İHD Riha Şube Başkanı Cemal Babaoğlu, o dönem Bölge'de gazetecilik yapan gazetemiz Özgür Gündem Editörü Bayram Balcı, YAKAY-DER Dönem Sözcüsü Hanım Tosun, İHD İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Meral Çıldır ve İbrahim Aközel, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu Tekirdağ Bağımsız Milletvekili Adayı Kerem Tosun, o dönemde Riha'da katledilen HADEP İl Başkanı Muhsin Melik'in kardeşi Faruk Melik katıldı. "Urfa kayıplarından Ziyaeddin Akbulut sorumludur" pankartını açan onlarca kişi, 1990'lı yıllarda kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıdı.

'Kayıplardan sen sorumlusun'

Burada konuşan İHD Urfa Şube Başkanı Cemal Babaoğlu şunları söyledi: "1990-1996 yılları arasında Urfa Valisi olan Ziyaeddin Akbulut, 6 yıllık valilik görevinde 300 kişi olduğunu tahmin ettiğimiz kayıp ve faili meçhul cinayetler işlendi. Kendiside bu cinayetin şebekeleri içerisinde kendisine döşen rolü oynamaktan geri durmamıştır. AKP'den iki dönem milletvekili olan Akbulut yine aynı partiden Tekirdağ 1. sıra milletvekili adayı. Başbakan Erdoğan'ın üç dönemdir aynı kişiyi vekil olarak göstermesinin sebebi nedir. Bu mazisi karanlık ve şaibelerle dolu Akbulut'un sanık ve tanık olarak yargıya ifade vermesi gerekir. AKP'nin bu şahsı milletvekilli yapması hangi kirli ittifakın sonucudur. Akbulut'u hangi güçler korumaktadır. Başbakan bu sorulara cevap vermek zorundadır. İHD Riha Şubesi kayıtlarında 27 mağdur ailenin dönemin valisi Akbulut hakkında direk ifade vermesine rağmen Akbulut, hakkında soruşturma açılması yerine onu halkın vekili olarak Meclis'e göndermeyi hangi vicdan kabul eder."

Gazeteci Bayram Balcı ise, o dönemde kaybedilen gazeteci Nazım Babaoğlu'un çalışma arkadaşı olduğunu ifade ederek, o dönemde yaşanan tüm faili meçhullerden sorumlu olduğunu söyledi. Akbulut'a seslenen Balcı, "Zerre kadar vicdanın varsa buyur gel. O dönemde yaşananları bu halkla paylaş. Sende çok iyi biliyorsun ki o dönemde yaşanan kayıplardan sen sorumlusun" dedi.

Akbulut döneminde kaybedilen Hüseyin Taşkaya'ın kızı Serpil Taşkaya da, babasının kaybediliş hikayesini anlattı.

'Türkiye'nin Mladiçleri Meclis'e değil yargı önüne'
Adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 323. haftasında da Galatasaray Meydanı'ndaydı. Siyah zemin üzerine yazılı "Failler belli, kayıplar nerede?" pankartının açıldığı eylemde, katledilen ve kaybedilen yakınlarının posterleri taşındı. Eylemde 29 Ekim 1991'de gözaltında kaybedilen Hüseyin Toraman'ın annesi Hatice Toraman bir konuşma yaptı. 19 yıldır oğlu Hüseyin Toraman'ın akıbetinin açıklanması için hukuk mücadelesi verdiğini ifade eden Toraman, bu hukuk mücadelesini Türkiye dışında birçok ülkede de sürdürdüğünü ve sesini duyurmaya çalıştığını söyledi. AKP ve Başbakan Erdoğan'ın yürüttüğü seçim çalışmalarında yaptıkları köprü, otoban ve duble yolların propagandasını yaptığını kaydeden Toraman, "Bizim paralarımız ile yaptıkları yolları seçim malzemesi olarak kullanıyor. Ama bizim çocuklarımızın akıbetinden neden hiç söz etmiyor. Öldürdükleri, kaybettikleri çocuklarımızdan neden hiç bahsetmiyor" diye konuştu.

Toraman'ın konuşmasının ardından İHD'nin Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu adına Kadriye Ceylan haftanın basın açıklamasını yaptı. "1990-1996 yılları arasında Urfa Valisi iken adı faili meçhul cinayetlerle ve gözaltında kayıp olayları ile anılan ve iki dönemdir AKP Tekirdağ Milletvekili olan Tevfik Ziyaeddin Akbulut yeniden milletvekili adayı gösterildi" diyen Ceylan, "Türkiye'nin Mladiçleri, Türkiye'nin kasapları, onları koruyanlar yargı önüne çıkarılıncaya kadar ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz" şeklinde konuştu.
'Bize zulmedenlerden ebediyete kadar davacıyız'
Şirnex (Şırnak) Cizîr'de, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ve gözaltında kaybedilenlerin açıklanması için eylem yapan Dayikên Şemiyê (Cumartesi Anneleri), eylemlerinin 19. haftasında Cizre Lisesi önünde bir araya geldi. Kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarını taşıyan Dayikên Şemiyê, bu haftaki oturma eylemlerinde 22 yıl önce gözaltında kaybedilen Zahit Salgut'un hikayesini anlattı. 22 yıl önce Sêrt'e bağlı Berebirgera köyünde çobanlık yaparken askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra katledilen Zahit Salgut'un hikayesini anlatan eşi Vasfiye Zalgut, "Bize zulmedenlerden ebediyete kadar davacıyım" dedi.

Amed'de (Diyarbakır) İHD ve kayıp yakınları da eylemlerinin 121'inci haftasında 3 Haziran 1994 yılında Riha'da (Urfa) kaybedilen Mustafa Saygı'nın kaybedilme öyküsü anlatıldı.
http://www.ozgur-gundem.com/?haberID=12994&haberBaslik=Kay%C4%B1p%20yak%C4%B1nlar%C4%B1%20\%27O\%27%20valinin%20pe%C5%9Finde&action=haber_detay&module=nuce
 

1 Haziran 2011 Çarşamba


Gözaltında Kayıplar için Berlin’de eylem
Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası’nın son günü olan 31 Mayıs’ta ICAD Almanya Seksiyonu tarafından bir eylem gerçekleştirildi. Kayıp resimlerinin sergilendiği eylemde, ICAD Uluslararası Büro’nun çıkardığı  Almanca ve türkçe bildiriler dağıtıldı.
Berlin’in Alexander Platz alanında yapılan eylemde toplu mezarların açılması ve sorumluların cezalandırılması talebi dile getirildi. Gözaltında kaybederek, toplu mezarlara gömmenin büyük bir insanlık suçu olduğunu dile getiren ICAD, toplu mezarların bir çok ülkede tespit edildiği vurgulandı. Ancak egemen sınıfların bir çok ülkede toplu mezarların açılmasını engellediği belirtildi.
Eylemde uluslararası tekellerin  gözatında kayıplarda büyük roller oynadığını da vurgulandı.