18 Eylül 2010 Cumartesi

Cumartesi Anneleri: Katillerin kol gezdiği ülkede adalet olmaz

Cumartesi Anneleri: Katillerin kol gezdiği ülkede adalet olmaz

ANF
11:55 / 18 Eylül 2010
İSTANBUL - Yakınlarını gözaltında ya da faili meçhul şekilde yitirenlerin yakınlarının Galatasaray’da her hafta cumartesi günü düzenledikleri oturma eyleminde, kayıp yakınları, faillerin kol gezdiği ve katillerin cezalandırılmadığı bir ülkede adaletten söz edilemeyeceği ifade edildi.

Galatasaray Lisesi önünde 286. Kez bir araya gelen kayıp yakınları, “Failler belli kayıplar nerede” yazılı pankart ve gözaltında kaybedilenlerin resimlerini taşıyan Cumartesi İnsanları, bu hafta, 91’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen İbrahim Gündem’in akıbetini sordu.

Grup adına bu haftaki basın metnini okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Abdulbaki Boğa, Başbakan ve komutanların, failleri bulup cezalandırmak yerine insan hakları savunucularını hedef gösterdiğini belirterek, “Gözaltında kaybetmenin, yargısız infazların devlet politikası olarak uygulandığı bir coğrafyada gerçeklerle yüzleşmek için oturuyoruz. Muktedirlerin unutmayı dayattıkları bir coğrafyada ısrarla hatırlamak için oturuyoruz” diye konuştu.

26 Eylül 1991’de gece saatlerinde Üsteğmen Kenan Şahin komutasındaki bir cemse askerin Gündem ailesinin Sarıerik köyündeki evlerine baskın düzenleyerek İbrahim Gündem’i gözaltına aldığını ve ondan sonra kendisinden haber alınamadığını aktaran Boğa, o dönem ailenin Hazro savcılığına ve diğer tüm yetkili kurumlara yaptığı başvuruların sonuçsuz bırakıldığın ifade etti.

Bir cami hocasının Gündem’i ağır yaralı halde karakolda gördüğüne dair o dönem yazılı beyanda bulunduğunu hatırlatan Boğa, “Gündem’in annesi Meryem, eşi Sultan ve 9 çocuğu İbrahim bir gün dönecek diye bekliyorlar. İbrahim’in kaybedilmesinde dönemin Hazro Karakol Kamutanı Kemal Şahin’i, OHAL Valisi Necati Çetinkaya’yı Hazro Savcısı’nı Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i, Başbakan Mesut Yılmaz’ı, İnsan Hakları sorumlusu Mehmet Kahraman’ı ve diğer asker ve bürokratların sorumlu olduğunu hatırlatıyor, yargılanmalarını talep ediyoruz. Sayın başbakan, siz parlamenterler, siz bürokratlar, siz yargı mensupları, kayıplarımızın faillerinin elini kolunu sallayarak ortada dolaştığı bir ülkede adaletin, hukukun işlediğinden nasıl söz edebilirsiniz?” diyerek konuşmasını tamamladı.

Eylemin bu haftaki ayağında faili meçhule kurban giden çok sayıda Ermeni aydınının da resimleri taşındı. Eylem, açıklamanın ardından sona erdi.

14 Eylül 2010 Salı

Concert - Mehmet ATLI - Konseri-Organizasyon Icad Belçika Seksiyonu

Zaman
08 Ekim · 18:00 - 23:00

YerSallThéâtre Molière
3, Square du Bastion
Brussels, Belgium






Mehmet Karatay: Babamı korucular öldürdü

Mehmet Karatay: Babamı korucular öldürdü

ANF
15:01 / 14 Eylül 2010
URFA - Adıyaman'a sondaj kuyusu kazmak için giden ve bir aydır kayıp olan Ömer Karatay'ın öldürüldüğü ortaya çıktı. Karatay'ın oğlu, babasının korucular tarafından öldürüldüğünü söyledi.

Urfa'nın Suruç ilçesinden 13 Temmuz'da Adıyaman'a sondaj kuyusu kazmak için giden Ömer Karatay'dan (43) bir ay süredir haber alınamıyordu. Çalışmak için Adıyaman'a giden Karatay, bir aylık sürenin ardından öldürülmüş olarak ormanlık alanda bulundu. Çobanların bulduğu Karatay'ın cesetinden çok sayıda mermi çıktı. Otopsisi yapılan Karatay, ardından memleketi Suruç'ta toprağa verildi. Öldürülmüş olarak bulunan Ömer Karatay'ın yakınlarının aktardığına göre ise, cinayet bölgedeki köy korucuları tarafından işlendi.

KARATAY'IN CESEDİNİ ÇOBANLAR BULDU

Henüz Karatay'ı bulmak için arama çalışmaları yapıldığı sırada, çobanlar Taşköy yakınlarındaki ormanlık alanda bir ceset gördüler ve Adıyaman Jandarma Komutanlığı'na ihbarda bulundular. İhbar üzerine çobanların tarif ettiği alana giden jandarma, kafasına ve vücudunun çeşitli yerlerine kurşun isabet etmiş şekilde Karatay'ın cesedini buldular.

Morgda yapılan ön otopside, Karatay'ın ateşli silahla öldürüldüğü tespit edildi.

TELEFONLA ÇAĞRILDI

Ömer Karatay'ın 24 yaşındaki oğlu Mehmet Karatay, babasının Kömür Beldesi civarındaki köy korucuları tarafından öldürüldüğünü belirtti. Babasının vahşi bir şekilde öldürülerek ormanlık alana atıldığını söyleyen Mehmet Karatay, babasına bir ay önce telefon geldiğini ve ardından sondaj kuyusu kazmak için sık sık gittiği Kömür Beldesi yakınındaki Yaylapinar Köyü’ne gidecegini söylediğini anlattı. "Daha sonra kendisini defalarca aramamıza rağmen telefonuna ulaşamayınca güvenlik güçlerinden yardım istedik. Bir gün sonra arabası terk edilmiş olarak bulununca hayatından iyice endişe ettik, bir ayın sonunda da korktuğumuz başımıza geldi ve öldürülmüs olarak kendisine ulaşıldı" dedi.

KORUCULAR TEHDİT ETMİŞ

Öldürülen Ömer Karatay'ın, daha önce ailesine anlattıkları ise, cinayeti işleyenleri eleverir nitelikte. Oğul Karatay, bu hususta ise şu bilgileri verdi: "Babam, daha önce bize Kömür Beldesi çevresindeki köy korucularının kendisini tehdit ettiğini ve bu yönde telefonlar aldığını söylüyordu. Babamı öldüren kişiler, kendisini oraya davet eden köy korucularıdır."

ANF NEWS AGENCY

12 Eylül 2010 Pazar

Nijeryali göçmen Stanley Chima’nın ölümünden Alman devleti sorumludur!






Nijeryali göçmen Stanley Chima’nın ölümünden Alman devleti sorumludur!
Irkçılığın yasaları ve uygulamalarıyla bir devlet politikası olduğu, devletin önemli mevkilerinde oturan Sarrazin gibi ırkçı politikacıların her gün göçmen düşmanlığı yayarak göçmenlere saldırılara zemin hazırladığı Almanya’da, ırkçı saldırılar ve uygulamalar sıkça can almaya devam ediyor. Göçmenlerin iş ve ev ararken, devlet dairelerinde vb. yaşamın her alanında uğradıkları ırkçı, ayrımcı uygulamaların yanı sıra, her gün göçmenler ya sokaklarda saldırıya uğruyor, ya da işyerleri, evleri kundaklanıyor. Potansiyel suçlu muamelesi gören göçmenler, yıllardır yaşadıkları Almanya’da sıkça polis tarafından durdurularak aramalara tabii tutuluyor, tartaklanıyor, haksız yere gözaltına alınıyorlar. Polis karakollarında, cezaevlerinde yaşanan şüpheli göçmen ölümleri, sıkça sokakta da yaşanıyor.
Son günlerde bu “şüpheli” ölümlere bir yenisi daha eklendi. Almanya’da yaşayan Nijeryali göçmen Stanley Chima, 29 Ağustos 2010 gecesi sivil polisler tarafından durdurulduktan kısa bir süre sonra sokak ortasında ölü bulundu.
Stanley Chima nasıl öldü?
Almanya’da yaşayan Stanley Chima, 39 yaşında, evli ve iki çocuk babasıydı. 29 Ağustos günü kullandığı eşine ait araba Berlin’in Britz semtinde direksiyonda telefonla konuştuğu gerekçesiyle saat 23.50 civarında sivil polisler tarafından durdurulur ve kimlik kontrolüne tabii tutulur. Polisin Chima’yı durdurduğu esnada telefonda konuştuğu tanık, polisin Chima’ya karşı sert tavrını ve bağırmasını duyar. Chima’nın kullandığı arabanın çalındığını iddia eden polis ile Chima arasında süren tartışma esnasında telefon kapanır. Tanık, daha sonra tekrar Chima’yı arar, ancak telefon cevap vermez. Chima, olaydan kısa süre sonra iki otobüs durağı ötede ara bir yolda ölü olarak bulunur.
Stanley Chima’nın ölümünden polis sorumludur!
Basına yansıyan bilgiye göre polis, Chima’nın yaşanan tartışma esnasında birden kaçmaya başladığına dair tutunak tutar. Chima’nın neden kaçmaya çalıştığının belirsizliği bir yana, Chima kaçmaya başladıktan sonra polisin ne yaptığına dair herhangi bir bilginin tutanakta yer almadığı belirtilmekte. Bütün bunlar, Chima’nın ölümünde polisin sorumluluğunu göstermektedir.
Chima’nın ölümünden, son dönemde Nazi düşünceleriyle Sarrazin’de ifadesini bulan, göçmenlere, mültecilere yönelik ırkçı ve ayrımcı politikalarıyla, saldırılarıyla Alman devleti sorumludur.
AGİF, Chima’nın ölümüyle ilgili gerçeklerin  açıklığa kavuşturulmasını ve sorumluların derhal yargılanmasını talep etmektedir.
AGİF olarak, yerli ve göçmen işçi ve emekçileri, Alman devletinin ırkçı, ayrımcı politika ve uygulamalarına karşı birlikte mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.

AGİF
Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu
09.09.2010

9 Eylül 2010 Perşembe

Livaneli: Fehmi Tosunlar için söyledim

Livaneli: Fehmi Tosunlar için söyledim

Livaneli: Fehmi Tosunlar için söyledim
09/09/2010 10:00
Zülfü Livaneli, “Hanım Tosun'un sözleri beni çok derinden üzdü” dedi ve Radikal aracılığıyla bir açıklama, daha doğrusu Hanım Tosun'a bir mektup yolladı. 'Zülfü' imzalı mektubu aynen yayınlıyoruz:

İSTANBUL - U2’nun konseri aynı zamanda tüm dünyadaki kayıp yakınları için önemli bir buluşmaya sahne oldu. Grup, İstanbul’daki konser öncesi kuliste Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun ile bir araya geldi. Buluşma ve bu buluşmayla ilgili Hanım Tosun’un sözleri dünkü Radikal’de yer almış, Hanım Tosun, konserde sahneye çıkıp Bono ile birlikte şarkı söyleyen Zülfü Livaneli’yi eleştiren sözler sarf etmişti. Bunun üzerine dün Radikal’e ulaşan Zülfü Livaneli, “Hanım Tosun’un sözleri beni çok derinden üzdü” dedi ve bir açıklama, daha doğrusu Hanım Tosun’a bir mektup yolladı. ‘Zülfü’ imzalı mektubu aynen yayınlıyoruz:

“Değerli Hanım Tosun
Fehmi Tosun’un ve diğer kayıplarımızın acısını yüreğinde duyan ve sizi hep saygıyla anan birisi olarak, beni yanlış anlamanıza çok üzüldüm.

Size durumu kısaca anlatmak istiyorum.

U2’ nun sahnesine çıkmak aklımın ucundan geçmiyordu. İstanbul’da bile değildim ama grubun aşırı ısrarı sonucunda uçağa binip son anda yetiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum.
Elime şarkıyı tutuşturdular, ‘Sizi şu dakikada sahneye getirecekler. Şarkının ikinci bölümünü birlikte söyleyeceğiz sonra Ferhat gitarı alacak ve sizin şarkıya gireceğiz’ dediler. Yüz kişi çalışıyor, herkesin elinde dakika listeleri. Bizi alıp sahnenin altına götürdüler ve tam dakikasında sahneye çıkardılar. Programlarını bozmamak için sadece bize söylenenleri yaptık.
Fehmi Tosun’un değerli anısı ve siz kahraman eşine büyük saygım var, niye sizi üzecek birşey yapayım. ‘Yiğidim Aslanım’ı da Fehmi Tosunların anısına söyledim zaten.

Ben sizin kırk yıldır bildiğiniz Zülfü’yüm. Hayatım düzene karşı koymak ve bunun bedelini hapisler, sürgünler, yasaklamalar ve davalarla ödeyerek geçti.

Bu açıklamanın üzücü bir yanlış anlamayı düzelttiğini umar, sizi sevgiyle saygıyla kucaklarım.
Zülfü” (Radikal)

8 Eylül 2010 Çarşamba

Gözaltında Kaybedilenler 17-Batı Sahra

Gözaltında Kaybedilenler 16-Endonezya

Gözaltında Kaybedilenler 15-Brezilya

Gözaltında Kaybedilenler 14-Peru

Gözaltında Kaybedilenler 13-Nepal

Gözaltında Kaybedilenler 12-Şili

Gözaltında Kaybedilenler 11-Cezayir

Kaybedilen' Fehmi Tosun'u Hatırlayın-Radikal-08.09.2010

U2, 1997'de çıkardığı albümü 'Pop'un kartonetine 'Türkiye'de 'kaybedilen' Fehmi Tosun'u hatırlayın' yazmıştı. Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun da önceki gece konserdeydi. Tosun, kuliste grup üyeleriyle buluştu.

Özlem KARAHAN
İSTANBUL - Uluslararası Af Örgütü’nün organize ettiği bu buluşma, konser öncesi bir hafta içinde kesinleşmiş. Hanım Tosun, bir haftanın sonunda U2 üyeleriyle bir araya geldiği anda hissettiklerini şöyle özetliyor: ‘Onları gördüğüm an hissettiklerimi anlatmak çok zor. Çünkü ben Türkiye’ye geleceklerine hiç inanmıyordum; çünkü 1997’de o albümleri çıktığında, Türkiye’de medya ‘Onlar Türkiye’ye geldikleri zaman sazlarını başlarında kıracağız’ diyordu ve sebep, albümlerinde eşime yer vermiş olmalarıydı. Ama şimdi grubu başbakan, bakanlar aileleriyle birlikte karşıladılar’

U2 üyeleriyle çok kısa görüşebildiği için biraz üzgün Hanım Tosun. Çünkü İstanbul trafiğinden nasibini almış. Grup üyeleriyle toplamda birkaç dakika görüşme şansı olduğunu söyleyen Tosun, bu kısa görüşmenin içini nasıl burktuğunu şöyle dile getiriyor: ‘Keşke biraz daha uzun olabilseydi, çok uzun zamandır çok kelime biriktirmiştim onlara söylemek için. Benim içimde çok şey vardı. Sohbet edemedik...’ Grubun tüm elemanlarına barış simgesiyle hazırlanmış atkılar hazırlatmış ve grubun tüm üyelerine hediye etmiş. Uluslararası Af Örgütü’nün kendisine hazırladığı hediyeyi ise U2’nun solisti Bono’dan alan Tosun’a, Bono’nun sahnede Fehmi Tosun tezahüratı attığı an yaşadıklarını soruyoruz.

‘Grup sahnede eşimin adını söylemeye başladığı zaman, çok çok sevindim. Yanımdaki herkes bana sarıldı. Çok duygulu anlar yaşadık’ diyen Tosun, o sırada sürpriz şekilde sahneye çıkan Livaneli’ye ise çok kızgın: ‘Zülfü Livaneli, çıkışıyla o şarkıyı berbat etti. U2, tam Fehmi Tosun tezahuratları atarken, ki şarkı da bitmemişti, Livaneli robot gibi durdu. Sanki dili kilitlenmişti. Zülfü Livaneli’nin böyle bir adam olduğunu gerçekten bilmiyordum. Yani bu ülkede o sahnede yabancı insanlar tezahuratlar atıyor, sahipleniyor; bir Türkiyeli, sözde solculuktan bahsediyor. Robot gibi gitti geldi, o an çok sinirlendim.’ diyor. ‘Türkiye’de hala böyle insanlarımız var ve ben yabancılara, U2’ya ne kadar teşekkür etsem azdır’ diyerek nokta koyuyor sözlerine Hanım Tosun.