22 Eylül 2011 Perşembe

Efeoğlu kardeşleri için eylem var!
ANF
08:11 / 22 Eylül 2011

İstanbul - Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) öğrencisi Ayhan Efeoğlu (25) 6 Ekim 1992’de, ağabeyi Ali Efeoğlu (29) da 5 Ocak 1994’te gözaltına alınarak kaybedildiler. Baba Osman Efeoğlu, Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın’ın açıklamaları üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında 5 Temmuz 2011’de yeniden ifade verdi. İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyeleri de bu akşam Gayrettepe’de Efeoğlu kardeşleri kaybedenlerin yargılanması için eylem yapacak.

Ayhan Efeoğlu, üniversite önünde, ağabeyi Ali Efeoğlu ise Pendik’te gözaltına alındı. Gayrettepe’deki Terörle Mücadele Şubesi’ne götürülen iki kardeşten bir daha haber alınamadı. Ayhan Efeoğlu’nun kaybedilmesinden 19 yıl sonra, Ayhan Çarkın, Ayhan Efeoğlu’nun İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde işkenceyle öldürüldüğünü, parçalanmış bedeninin ormanlık alana gömüldüğünü itiraf etti. Ali Efeoğlu için yapılan başvurulara ise 1994’te Hüseyin Kocadağ imzasıyla verilen yanıtta, Ali Efeoğlu’nun altı ayrı suçtan arandığı, yakalandığında bilgi verileceği ifade edildi. Baba Osman Efeoğlu, yeniden açılan soruşturmada verdiği ifadede, “Oğlum Ayhan’ın sivil polislerce gözaltına alındığını arkadaşlarından öğrendim. Oğullarımı kaybedenlerden şikâyetçiyim” dedi.

İHD üyeleri de bu akşam saat 20.00’de Gayrettepe’de, Ayhan Efeoğlu’nun mezarının ortaya çıkarılması, Ali Efeoğlu’nun akıbetinin açıklanması istemiyle bir araya gelecekler.

ANF NEWS AGENCY

14 Eylül 2011 Çarşamba

Kayıp Büyükanneleri'ne Barış Ödülü

14/09/2011


Merkezi Paris'te bulunan Bilim, Eğitim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) barış ödülü, Arjantin'de darbe sonucu kaybettikleri yakınlarını sesini duyurabilmek için yıllardır başkentin "Plaza del Mayo'da (Mayıs Meydanı) gösteri yapan "kayıp büyükannelerine" verildi.
'Kayıp Büyükanneleri'ne Barış Ödülü

UNESCO binasında düzenlenen törende ödül, kamuoyunda “Mayıs Meydanı Büyükanneleri” adıyla bilinen kuruluşun başkanı Estela de Carlotto'ta takdim edildi.
Törende, Estela de Carlotto'ya bir altın madalyayla birlikte, 150 bin dolar tutarında para ödülü sunuldu. UNESCO “Felix Houphouet-Boigny Barış Ödülü” Komitesi Başkanı Mario Soares, Mart ayında yaptığı açıklamada, “30 yıldır bıkmadan ve yorulmadan gösterilerini sürdüren Arjantinli büyükannelerin bu yılki ödüle layık görüldüğünü” açıklamıştı.

1976 ve 1982 yılları arasında, Arjantin'de darbe sonucu ülke yönetimini ele geçiren generallerin döneminde, hapishaneye atılanların dışında en az 30 bin kişi kaybolmuştu. 1977'de bir grup anne ve büyükanne hükümet binası önünde bulunan Plaza del Mayo'da toplanarak, kayıp olan oğullarının, kardeşlerinin ve torunlarının izini arama yoluna gitmişti. Daha sonra sayıları giderek artan büyükanneler, birçok soruşturmaya ve dayağa maruz kalmalarına rağmen, başlarına beyaz başörtülerini takıp meydana çıkmaktan vazgeçmemişti.

Ülke normal yönetime kavuştuktan sonra yapılan araştırmalarda kayıpların çoktan öldüğü ve cesetlerinin yok edildiğini ortaya çıkmasına rağmen bu büyükanneler generallerden hesap sorulması için eylemlerine devam etmişti. İlk defa 1989 yılında oluşturulan “Felix Houphouaet-Boigny” barış ödülü UNESCO tarafından barışın sağlanması ve sürdürülmesiyle ilgili çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara veriliyor. Nelson Mandela, Frederik W. De Klerk, İsak Rabin, Şimon Peres, Yaser Arafat, İspanya Kralı Juan Carlos, eski ABD Cumhurbaşkanı Jimmy Carter, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, daha önce ödülü alanlar arasında bulunuyor. (AA)
UNESCO Barış Ödülü Arjantinli annelere verildi
ANF
17:47 / 14 Eylül 2011

Paris - Bilim Eğitim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) barış ödülü, Arjantin'de darbe sonucu kaybettikleri yakınlarını sesini duyurabilmek için yıllardır başkentin 'Plaza del Mayo'da gösteri yapan kayıp büyükannelerine' verildi.

UNESCO binasında düzenlenen törende ödül kamuoyunda 'Mayıs Meydanı Büyükanneleri' adıyla bilinen kuruluşun başkanı Estela de Carlotto'ta takdim edildi.

Törende, Estela de Carlotto'ya bir altın madalyayla birlikte, 150 bin dolar tutarında para ödülü sunuldu.

UNESCO, 'Felix Houphouet-Boigny Barış Ödülü' Komitesi Başkanı Mario Soares, Mart ayında yaptığı açıklamada, 30 yıldır bıkmadan ve yorulmadan gösterilerini sürdüren Arjantinli büyükannelerin bu yılki ödüle layık görüldüğünü açıklamıştı.

1976 ve 1982 yılları arasında, Arjantin'de darbe sonucu ülke yönetimini ele geçiren generallerin döneminde, hapishaneye atılanların dışında en az 30 bin kişi kaybolmuştu.

1977'de bir grup anne ve büyükanne hükümet binası önünde bulunan Plaza del Mayo'da toplanarak, kayıp olan oğullarının, kardeşlerinin ve torunlarının izini arama yoluna gitmişti. Daha sonra sayıları giderek artan büyükanneler, birçok soruşturmaya ve dayağa maruz kalmalarına rağmen, başlarına beyaz başörtülerini takıp meydana çıkmaktan vazgeçmemişti.

Ülke normal yönetime kavuştuktan sonra yapılan araştırmalarda kayıpların çoktan öldüğü ve cesetlerinin yok edildiğini ortaya çıkmasına rağmen bu büyükanneler generallerden hesap sorulması için eylemlerine devam etmişti.

İlk defa 1989 yılında oluşturulan ''Felix Houphouaet-Boigny'' barış ödülü UNESCO tarafından barışın sağlanması ve sürdürülmesiyle ilgili çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara veriliyor.

ANF NEWS AGENCY

13 Eylül 2011 Salı

Baba Efeoğlu: Çiller ve Ağar da soruşturulsun

14/09/2011

Çarkın'ın 'öldürülüp paketle araziye götürüldüğünü' söylediği Ayhan Efeoğlu'nun babası, Çiller ve Ağar'ın da soruşturulmasını istedi.
Baba Efeoğlu: Çiller ve Ağar da soruşturulsun
İSMAİL SAYMAZArşivi

İSTANBUL- Susurluk hükümlüsü özel harekâtçı Ayhan Çarkın’ın 1992 yılında kaybedilen üniversiteli Ayhan Efeoğlu’nun işkenceyle öldürüldükten sonra bir paketle Trakya’da bir araziye götürüldüğünü itiraf etmesi üzerine İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Eski bir astsubay olan baba Osman Efeoğlu’ysa 19 yıl aradan sonra adalet için bir umut doğduğunu belirterek, dönemin Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in de soruşturulması gerektiğini söyledi.

Taraf gazetesinde dün yayımlanan habere göre, Susurluk dönemi ve devletin bilgisi dahilinde işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili itiraflarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma açmasına neden olan Çarkın, cezaevinde itiraflarını içeren 110 sayfalık bir kitap yazdı.

‘Bir insan, A. Efeoğlu’
Kitapta, Ekim 1992’de, daha 26 yaşındayken kaybedilen Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun öldürüldüğünü ve bir paket içerisinde Trakya’da gömüldüğünü anlatıldı. Çarkın, kitabında şöyle yazdı: “Şubeden çıkarılan bir paket ne bu? Patlayıcı öyle mi? Peki ne olacak? Açık araziye götürüp imha edilecek. Tamam. Müdür önde biz ardında yola devam Trakya tarafında bir yerde ormanlık bir yer ağaçlar çok öyle boylu değil. Tam paketi açalım derken o da ne? Bir insan. A. Efeoğlu...”

Çarkın’ın itirafı üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı. Baba Osman Efeoğlu’nun, 5 Temmuz’da ifadesi alındı. Efeoğlu’nun avukatı olan Bursa İHD Şube Başkanı Mustafa Yağcı, Sincan Cezaevi’ne giderek Çarkın’la görüştü.

Soruşturma açıldı
Baba Osman Efeoğlu, Radikal’e yaptığı açıklamada Çiller, Ağar ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in de yargılanması gerektiğini belirterek, “Adalete güveniyoruz. Ben asker kökenliyim. Neyin ne olduğunu biliyorum. Tansu Çiller’den başlayarak bu iş Mehmet Ağar’a, Necdet Menzir’e kadar gidecek. Ben çok yoruldum. Bunun yüzünden hanımım stres halinde. Beyin kanaması geçirdi. Hâlâ bekliyorum. Ona (çeteyi kastediyor) ulaşsınlar bakayım. Aynı grup yapıyor bu işi. Bunlar da soruşturmaya girsinler. Şimdi genç olsaydım, o adamları aramaya çalışırdım.”

YTÜ’lü Ayhan Eroğlu’ndan üç yıl sonra da İstanbul Üniversitesi’nde okuyan kardeşi Ali Efeoğlu, 5 Ocak 1995’te kaybedilmişti.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1063269&Date=14.09.2011&CategoryID=77

http://www.cnnturk.com/2011/guncel/09/13/cesedini.tasidigi.gencin.annesini.kayip.eyleminde.gormus/629090.0/index.html

Cesedini taşıdığı gencin annesini kayıp eyleminde görmüş


Cezaevinde kitap yazan Çarkın'ın faili meçhul cinayetlere ilişkin insanın kanını donduran nitelikteki itirafları sürüyor. Çarkın, cesedini taşıdığı üniversite öğrencisinin annesini "Cumartesi anneleri" eyleminde gördüğünü yazdı.

Susurluk hükümlüsü ve eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, faili meçhul cinayetlerle ilgili itiraflarına devam ediyor. Çarkın, cezaevinde kitap için kaleme aldığı 110 sayfalık bölümde, Ekim 1992’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun işkenceyle öldürüldüğünü, cesedinin ise kendisinin taşıdığını yazdı.

Taraf Gazetesi’nde yer alan habere göre, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhullerle ilgili itiraflarının ardından 5 Haziran’da tutuklunan Ayhan Çarkın, cezaevine girdiği günden itibaren tanık olduğu olaylar ve yaşadıklarına dair önemli bilgileri 110 sayfalık bir kitapta kaleme aldı. Özel harekat camiasına girişinden ayrılışına kadar tanık olduğu olayları el yazısıyla anlatan Çarkın, 1992 yılında, henüz 26 yaşındayken öldürülen Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun akıbeti ve 1994’te Ankara’da infaz edilen Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın’la ilgili önemli yeni bilgiler verdi.


"Cumartesi anneleri eyleminde gördüm"

Oğlu ile Beyoğlu’nda gezerken Cumartesi Anneleri ile karşılaştığını belirten Çarkın, o an hissettiklerini şöyle anlatıyor:

“Beyoğlu Galatasaray Lisesi önünde Cumartesi Anneleri var. Evlatları kayıp. Hep bir umut ile bekliyorlar. Bir gün oğlumla onların karşısından durdum. ‘Baba’ dedi, ‘Hayırdır, daldın yine’ deyince ‘Bak dedim hep anlatıyorum ya ben onların akıbetlerini biliyorum.”

Çarkın öldürülen Efeoğlu'nu taşımış

Çarkın’ın akıbetini bildiği isimlerden birisi de Ekim 1992’de okulunun önünden gözaltına alınan Ayhan Efeoğlu. Çarkın, Ayhan Efeoğlu’nun infaz edildikten sonra nereye gömüldüğüne dair şu bilgileri veriyor: “Şubeden çıkarılan bir paket ne bu? Patlayıcı öyle mi? Peki ne olacak? Açık araziye götürüp imha edilecek. Tamam. Müdür önde biz ardında yola devam Trakya tarafında bir yerde ormanlık bir yer ağaçlar çok öyle boylu değil. Tam paketi açalım derken o da ne? Bir insan. A. Efeoğlu…”


"Mecit Baskın beyefendi bir adamdı"

Çarkın, Ankara’da 1994’te öldürülen Mecit Baskın olayına ilişkin de şu önemli bilgileri verdi:

“Bana ve diğer arkadaşlarıma söylenen ‘gidin Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın isimli şahısla temas kurun, daire başkanlığına getirin’ diye. Bir soruşturmayla alakalıymış sözde. İki sefer gittik bulamadık, yoktu. Ancak kimlik gösterdik, not yazdım. Hatta orada bir görevli vardı, adımı dahi yazdım. Birçok şahıs şahittir. Tabi şimdi aradan yıllar geçti ama hatırlayan vardır. Üçüncü gidişimizde kendisi karşıladı bizi. Beyefendi bir adamdı. Kendisine olayı anlattık. Aynen şöyle hitap etti: ‘Hay hay ne demek. Tabii ki’ diyerek, bizim daire başkanlığına ait diğer bir arabayla ekip tarafından alındı. Bizde Keçiören tarafından Ulus istikametinden hatta gezerek daire başkanlığına gittik. Baktığımızda ne diğer ekip vardı ne şahıs. D.Başkanı ile karşılaştık, bilgi verdik. ‘Tamam, ne işiniz var burada gidin onlarla buluşun’ diye azarladı…


"İnfaz olayı yüzünden tartıştık"

Neyse bize diğerleri ile Gölbaşı’nda buluşmamız söylendi. Gölbaşı’nın kenarından bir lokantadan sağa döndük. Bir müddet gittik ve buluştuğumuzda bir baktık ki adamcağızı metruk bir binada infaz etmişlerdi. Neyse biz bağrıştık, karşı çıktık bu ne biçim iş diye. Neyse sen karışma dediler. Başkanın bilgisi var. Küçük kulübe gibi bir yerde infaz etmişlerdi… O sinirle daire başkanlığına gittik. Bunun ne anlama geldiğini sorunca makamından fırladı. Ağzı köpürürcesine üzerimize gelince Oğuz elini beline attı. Küfür etti ben araya girdim. Bu insana çok üzülmüştük. Çok kibar beyefendi bir adamdı… Tabi daha sonra bu tür işlerin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararı olduğu teröre destek verenlerin bir şekilde bertaraf edilmesi gerektiği için görev verildiğini söyleyince Oğuz, Ercan ben artık her olana asi bir tavır içerisinde olmaya başladık.”

10 Eylül 2011 Cumartesi

23/09/2011 Expo
WAAR ZIJN ZE ?
EEN TENTOONSTELLING OVER EN TEGEN GEDWONGEN VERWIJNINGEN
Ersan Cagatay (kunstenaar en activist, ( 1978 in Malatya/Dogansehir - Turkije) aandacht vragen voor het fenomeen van de gedwongen verdwijningen. Onder gedwongen verdwijning wordt bedoeld "de arrestatie, gevangennemen of ontvoeren van burgers door agenten van de overheid of door personen of groepen personen die met de overheid samenwerken, gevolgd door een weigering om de vrijheidsbeneming te erkennen of door het achterhouden van informatie over het lot of de verblijfplaats van de verdwenen persoon, waardoor die persoon buiten de bescherming van de wet wordt geplaatst". Deze tentoonstelling is een duidelijk protest tegen de gedwongen verwijningen overal ter wereld.
De expo loopt tot 6 oktober 2011
Opening-Cocktail: 23/09/2011-19:00
De Centrale | intercultureel centrum
(vzw De Centrale)
Kraankindersstraat 2, 9000 Gent-Belgium
tel ++ 32 (0)9 265 98 28
fax ++32 (0)9 265 98 28
e-mail decentrale@gent.be
website www.decentrale.be
http://www.decentrale.be/activiteit-waar-zijn-ze-_913.aspx
http://ersancagatay.blogspot.com
BIOGRAFİE:
ERSAN ÇAĞATAY

In 1978 ben ik geboren in Turkije. Na mijn lager en middelbaar onderwijs ben ik afgestudeerd in de richting leraar in de plastische kunst aan de faculteit of Fine Arts' Education of İnonu University in Malatya Turkije. In 2004 ben ik mijn studies begonnen voor het masters diploma at the Branch of Art Painting of the Mimar Sinan Fine Arts University in İstanbul, waar ik het masters diploma gehaald heb met het onderzoek naar en thesis met de titel "The Pictural İmage and Presentation at the Francis Bacon's Paintings" in 2007. Ik heb deelgenomen aan verschillende kunstprojecten en groepstentoonstellingen. Ik schreef voor verscheidene kunstmagazines en won reeds prijzen in meerdere wedstrijden.Ik ben lid van de UNESCO.
'Kaybolan biz' fotoğraf sergisi Diyarbakır'da açılıyor
ANF
12:10 / 09 Eylül 2011

AMED - Fotoğraf sanatçısı Veysi Altay'ın Cumartesi Annelerinin Mücadelesi ve kayıplar ile ilgili fotoğraf sergisi 12 Eylül Pazartesi günü Sümerpark'ta bulunan Amed Sanat Galerisi'nde açılıyor.

27 Mayıs 1995 tarihinde Galatasaray Lisesi önünde az sayıda kayıp yakını ve insan hakları savunucusunun başlattığı ve daha sonra Diyarbakır, Batman, Urfa ve Cizre'deki kayıp yakınlarının katılımıyla 17 yıldır devam eden Cumartesi Anneleri'nin oturma eylemi fotoğraf sanatçısı Veysi Altay tarafından belgelendi. Kayıp eylemlerinden çekilen fotolar ve albüm 12 Eylül Pazartesi günü Diyarbakır Sümerpark'ta bulunan Amed Sanat Galerisi'nde sergilenecek.

Birçok sanatçı, aydın ve politikacının da yazılarıyla katkı sunduğu albüm ve fotoğraf sergisi konusunda açıklama yapan Altay, gözaltında işkenceli sorgulardang eçirilen insanların katledilip helikopterlerle ormanlara atıldığını, kalorifer kazanlarında yakıldığını, kiminin de Mutki, Newala Qesaba gibi toplu mezarlara gömüldüğünü belirterek, kaybedilenlerin çocukları, eşleri ve anne babalarının yakınlarının akıbetini öğrenmek için mücade ettiğini söyledi.

Altay, geçmişin hesabının sorulmadan özgür ve adil birgeleceğin kurulmasının hiçbir koşulda mümkün olmadığını kaydederek şunları söyledi: "Kimisinin sevdiği, kimisinin âşık olduğu insan elinden alındı. Kimisi ise öldüğünde kimsesizler mezarına gömülmek istedi, belki sevdiği ya da yakını ile orda karşılaşır diye. Kimisi gidip başında ağlayacağı bir mezar taşı olsun istedi. Hep kapılarını açık bıraktılar, kaybedilen yakınları geldiğinde kapıda kalmasınlar diye. Ama maalesef hiçbir istekleri şimdiye kadar karşılık bulmadı. Çünkü devlet öldürdüğü insanların kemikleriyle yüzleşmekten, işlediği insanlık dışı uygulamaların hesabını vermekten korktu ve korkuyor. Oysa ki geçmişin hesabı sorulmadan ve verilmeden özgür ve adil bir geleceğin kurulması hiçbir koşulda mümkün değildir. Geçmişin hesabını sormak, Cumartesi Anneleri'nin sesine az da olsa ses vermek amacıyla, Diyarbakır, Batman, Cizre ve İstanbul'da çektiğim fotoğraflar ve albümle kayıp yakınlarına dikket çekmek istedim" dedi.

ANF NEWS AGENCY