30 Aralık 2011 Cuma

Bakanlık: Mezarları İstanbul'da

30/12/2011 2:00

İçişleri Bakanlığı'na göre gözaltında kaybolan, Çarkın'ın 'Ellerimle gömdüm' dediği Efeoğlu kardeşlerin mezarı İstanbul'daymış.
Bakanlık: Mezarları İstanbul'da

1990 lı yıllarda üniversitede okuyan iki kardeş iki yıl arayla gözaltına alınmış ve bir daha da kendilerine ulaşılamamıştı.
MESUT HASAN BENLİArşivi






ANKARA- 1990’lı yıllarda gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamayan Ali ve Ayhan Efeoğlu’nun ailesi tarafından açılan tazminat davasında İçişleri Bakanlığı tartışılacak bir savunma yaptı. Bakanlık mahkemeye gönderdiği ilk savunmada, Efeoğlu kardeşlerin ailelerinin bile bilmediği mezarlarının İstanbul’da olduğunu öne sürdü. Bu savunmadan bir süre sonra mahkemeye gönderilen ikinci savunmadaysa Efeoğlu kardeşlerin ‘kayıp olup olmadığının belli olmadığı’, iki kardeş hakkında hâlâ arama kararı olduğu belirtildi.
Dev-Sol üyesi olduğu iddia edilen Ayhan Efeoğlu 6 Ekim 1992’de, kardeşi Ali Efeoğlu da 5 Ocak 1994’te gözaltına alınmış, iki kardeşten bir daha haber alınamamıştı. Gözaltında işkence sonucu öldürüldüğü iddia edilen Efeoğlu kardeşlerin ailesi yıllardır oğullarının en azından mezarının bulunmasını isterken, İçişleri Bakanlığı aleyhine de Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açmıştı. İçişleri Bakanlığı 4 Kasım 2011’de mahkemeye savunma gönderdi. “Dava konusu olay idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklandı” denilen savunmada şöyle denildi:

‘Biz bilmiyorduk’
“Mahkemeniz aksi kanaatteyse yetki itirazında bulunuyoruz. Zira, haksız fiil İstanbul’da meydana gelmiştir. Dava dilekçesindeki beyanlara göre ‘kayıp olduğu iddia edilen’ kişilerin kabirlerinin İstanbul’da olması, ceza soruşturmasının İstanbul’da yapılmış olması nedenleriyle usul ekonomisi ve dosyanın akıbeti açısından sayın mahkemenizin yetkisizliğine, dosyanın yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemes’ne gönderilmesine karar verilmesini talep ediyoruz.” Efeoğlu ailesinin avukatı Mustafa Yağcı’ysa ailenin yıllardır çocuklarının mezarlarının aradığını belirterek “Aile çocuklarının mezarlarını İstanbul’da olduğunu bilmiyordu. Bunu bakanlığın dilekçesinde öğrendik. Aile zaten yıllardır bari mezar taşlarına ulaşalım diye mücadele ediyordu” diye konuştu. Bakanlık aynı tarihli dilekçesinde zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiğini de savunarak, “Davacıların talep ettiği maddi ve manevi tazminat miktarları fahiştir. Davacıların oğullarının kayıp olduğuna ilişkin hiçbir belge sunulmamıştır” dedi. İçişleri Bakanlığı daha sonra mahkemeye ikinci bir savunma daha gönderdi.

‘Kayıp iddiası doğru değil’
29 Kasım 2011’deki ikinci savunmadaysa iki kardeşin gözaltına alındığı iddiasının doğru olmadığı öne sürüldü. İlk savunmasında “Kabirleri İstanbul’da” diyerek, yetkisizlik kararı talep edep bakanlık, ikinci savunmasında Ali ve Ayhan Efeoğlu’nun hâlâ arandığını ifade etti. Savunma dilekçesinde “Terör olayları içerisinde iken akıbeti bilinmeyen kayıp şahıslardan oldukları için bu olaylara müdahale edebilecek Emniyet Genel Müdürlüğü, Terörle Mücadele Daire Başkanlığı ile halen bu konuda yazışma soruşturmalar sürdürmektedir” denildi.

Hâlâ aranıyorlarmış
Savunmada Efeoğlu kardeşlerin karıştığı eylemlerin dökümüne de yer verildi. 6 Ekim 1992’de gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınmayan Ayhan Efeoğlu’nun 18 Mart 1993’te Bayrampaşa’da 10 polis memurunun yaralanmasına sebebiyet veren eylemde Law silahını kullanan kişi olduğu öne sürüldü. Savunmada 2003’te İstanbul DGM Başsavcılığı’nın Ayhan Efeoğlu için arama kararı çıkartıldığı belirtildi. Savunmada 5 Ocak 1994’te gözaltına alınan Ali Efeoğlu için de şu değerlendirme yapıldı: “31 Ağustos 1994’te tarihinde yasadışı Devrimci Sol adlı terör örgütüne yönelik olarak yapılan operasyonda yakalanan Ercan Kartal ve arkadaşları hakkında tanzim edilen tahkikat evrakı ile birlikte İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilerek dosyadan firar olarak aranmaya başlandığı anlaşılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Temmuz 2009 Ali Efeoğlu hakkında yakalanması istediği görülmüştür.”


‘Ben gömdüm’
Ankara’daki faili meçhul cinayetler soruşturmasında tutuklu olan eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın, itiraflarında şunları söylemişti: “Cumartesi Anneleri 16 yıl önce kaybolan çocuklarını arıyor. Ölüsünü veya dirisini görmek istiyorlar. Ayhan Efeoğlu’nu bizzat ellerimle gömdüm. Bana şu bombayı imha et diye paket verdiler. Götürdüm içerisinden insan çıktı. Bu şahsın Ayhan Efeoğlu olduğunu öğrendim. Mezarını gösterebilirim.”

28 Aralık 2011 Çarşamba

Kayıp yakınları: Maraş Katliamı'nın gizli arşivleri açılsın
ANF
14:00 / 24 Aralık 2011

Amed - İHD ve kayıp yakınları tarafından "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganıyla düzenlenen oturma eyleminde konuşan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Av. Cafer Koluman, Maraş'ta Alevi, solcu, demokrat insanların kıyımdan geçirildiğini ve sağ kalanların da baskı, sindirme, korku psikolojisi ile göçe zorlandığını belirterek, devletin bu katliamla iligili "gizli" arşivlerini açmasını istedi. Batman'da yapılan eylemde baskı, gözaltı ve tutuklamalara tepki gösterildi.

Diyarbakır ‘da İHD ve kayıp yakınları tarafından her hafta "Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın" sloganıyla gerçekleştirilen oturma eyleminin 150'nci haftasını geride bıraktı. Bu hafta yapılan oturma eyleminde Maraş Katliamı ile 19 Aralık'ta "Hayata Dönüş" operasyonu adı altında cezaevinde katledilenler anıldı. Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan oturma eylemine İHD üye ve yöneticileri, MEYA-DER, TUHAD-FED, Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği, Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri, KESK'e bağlı sendikaların temsilcileri ile Dicle Üniversitesi öğrencileri katıldı.

Oturma eylemi öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, kayıplar ile ilgili devletin hiçbir girişimde bulunmadığını belirterek, "Biz insan hakları savunucularına ise bu faillerin ortaya çıkması için mücadele verdiğimizden dolayı hakkımızda soruşturmalar açılıyor. Biz diyoruz ki bu ülkede insanlar ölmesin hiç kimse yaşamını yitirmesin işte dün bir asker yaşamını yitirdi. Gerillalar yaşamını yitiriyor" dedi.

Bilici, Kürt basın kuruluşlarına yapılan baskında gözaltına alınan gazetecilerden 36'sının tutuklandığına da dikkat çekerek, "Biz bu insanlık dışı uygulamalar ve bu hak ihlalleri bir an önce son bulsun istiyoruz" dedi.

24 Aralık 2009’da Kürt siyasetçi ve insan hakları savunucularına yönelik düzenlenen operasyonun yıldönümü olduğunu hatırlatan Bilici, Şube Başkanları Av. Muharrem Erbey ve çok sayıda siyasetçinin barış istedikleri için halen tutuklu bulunduğunu dile getirdi.

Bilici'nin ardından konuşan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Av. Cafer Koluman, Maraş Katliamı'nı gerçekleştirenlerin amacının 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak olduğunu aktararak, "Diğer bir amaçları ise halklar ve inançlar bahçesi olan Maraş'ta Alevi, solcu, demokrat insanları kıyıma uğratmaktı. Sağ kalanları da baskı, sindirme, korku psikolojisi ile göçe zorlamaktı" dedi. "Devlet derin çekmecelerinde sakladığı gizli arşivleri açıklasın" diyen Koluman, "Devlet, katliamları yaşayan tanıkları dinlemelidir. Arşivlerin, yaşayan tanıkların, kitap, belge ve o dönemdeki mahkeme tutanaklarının ışığında katliamda suçu, hatası olanlar evrensel hukuk verileri çerçevesinde yargılanmasını istiyoruz" dedi.

Ardından söz alan İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Necibe Güneş Perinçek, 19 Aralık Cezaevi Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin hikayesini anlattı. Perinçek, "Hayata Dönüş" adı altında gerçekleştirilen operasyonda yaşamını yitirenlerin isimleri tek tek okudu.

Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları 5 dakikalık oturma eylemi yaparak eylemlerine son verdi.

BATMAN

Batman'da da İHD üyeleri ve kayıp yakınlarının düzenlediği "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemine Gülistan Caddesi'nde devam edildi. Kayıpların fotoğraflarının açıldığı eyleme İHD'nin yanı sıra BDP il yöneticileri ve kayıp yakınlarının yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. Eylemde konuşan İHD Yöneticisi Nihat Ekinci, kayıpların akıbeti açıklanıncaya kadar mücadelelerine devam edeceklerini dile getirdi. Son dönemlerde uygulanan gözaltı ve tutuklanmalara tepki gösteren Ekinci, "AKP'nin bu kirli bu politikaları yararlı sonuçlar doğurmayacak. Bu haksız gözaltı ve tutuklanmalar bu ülkeyi demokrasiye götürmez" dedi.

Açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.

ANF NEWS AGENCY
20 yaşındaki o iki genci vurduk

28/12/2011 2:00

Çarkın bu kez infazlarını anlattı: "Yaman ve Gül yere çömeldi. Tam tetik düşecekken 'İnsanlık onuru işkenceyi yenecek' sloganını attılar. 20 yaşındaki çocukları nasıl öldürdük inanamıyorum."
20 yaşındaki o iki genci vurduk

Ayhan Çarkın, geçen hafta MİT çi Tarık Ümit in yerini göstermesi için İstanbul Silivri ye götürülmüş ancak gösterdiği üç yerden de herhangi bir ceset çıkmamıştı. Fotoğraf: SİNAN GÜL/AA





ANKARA- Faili meçhul cinayetlerle ilgili savcılığa verdiği ifadeler ve yaptığı itiraflarla Türkiye’nin gündemine oturan eski Özel Harekât polisi Ayhan Çarkın, ilk kez bizzat kendisinin de katıldığı infazları anlattı. Halen tutuklu bulunduğu Sincan F Tipi Ceza-evi’nde CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile görüşen Çarkın’ın özellikle 1992’den beri kayıp olan Soner Gül ve Hüsamettin Yaman ile ilgili kan donduran detaylar aktardı: “Yaman ve Gül yere çömeldiler. Tam tetiği düşüreceğimizde ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan attılar. Polis otobüsüne bomba atmış diye bir yalanla bizi yönlendirdiler. 20 yaşında bir çocuğu nasıl öldürdük inanamıyorum.”
Çarkın ile 4 saat görüşen Hüseyin Aygün dün bir basın açıklaması yaparak neler konuştuklarına dair basına bilgi verdi. CHP’li Aygün, “Cinayetler hakkında öyle detaylar anlattı ki, 4 saat sonra dayanamadım ve görüşmeyi ben bitirdim. Zaman zaman ağlıyordu” dedi. Çarkın’ın ‘samimi konuştuğu’nu, 1990’lı yılların aydınlanması için çaba harcayan biri izlemini uyandırdığını ifade eden Aygün, işlediği suçlardan dolayı vicdanını temizlemeye çalışan biri gibi göründüğünü söyledi.

Anneler rüyama giriyor
Çarkın’ın, faili meçhul cinayetlerin ‘90’lı yıllarda alınmış bir MGK kararı’ sonrası başladığını söylediğini aktaran Aygün, Çarkın’ın, Mehmet Ağar hakkında ‘korkunç şeyler’ anlattığını da sözlerine ekledi. “Ağar ile ilişkilerinde tuhaf şeyler var. Zaman zaman çatışıyormuş Ağar’la. Belki o nedenle konuşuyor” diyen Aygün, Çarkın’ın Siirtliler Grubu, Gayrettepe ve Ankara Özel Harekât Şubesi’nde 1986-1996 yıllarını kapsayan 10 yıllık süre boyunca yaşadıklarını anlattığı belirterek, “Anlattıklarının önemli bir kısmını savcılara da anlatmış. Başıboş cinayetler olduğunu, bazı Özel Harekâtçıların canavarlaştığını, hatta bir tanesinin sevgilisini öldürdüğünü söylüyor” diye konuştu. Aygün, Çarkın’ın faili meçhul cinayetlerle ilgili Emniyet Özel Harekât Şube Müdürlüğü’nü işaret ettiğini, halen bu insanların bir kısmının görevde olduğunu söylediğini aktardı.

Slogan atıyorlardı
Çarkın’ın, öldürdüğü ve gözaltında kaybettikleri ile yakınlarının 19 yıldır rüyalarına girdiğini en çok da Cumartesi Anneleri’ni rüyasında gördüğünü anlattığını söyleyen Aygün, gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün öldürülmesiyle ilgili Çarkın’ın anlattıklarını şöyle aktardı: “Çarkın, ‘Yaman ve Gül yere çömeldiler. Tam tetiği düşüreceğimizde ‘insanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan attılar. Polis otobüsüne bomba atmış diye bir yalanla bizi yönlenlendirdiler. 20 yaşında bir çocuğu nasıl ödürdük inanamıyorum. Sonradan öğrendim hiçbir suçları da yoktu’ diyor.” Aygün gözaltındayken öldürülen Ayhan Efeoğlu’nun işkencede öldürüldüğünü belirterek şöyle konuştu:
“Çarkın, ‘Ayhan Efeoğlu sorguda öldürüldü ve bize teslim edildi. O dönem çok patlayıcı imha ederdik. Öyle bir paket sandım. Açtık içinden insan çıktı. Sonra Cumartesi Anneleri’nin elinde fotoğrafı görünce gömdüğümüz kişinin o olduğunu anladım, mahvoldum. Cumartesi Anneleri’nin eylemlerini izledim uzaktan, öldürdüğümüz insanların fotoları taşınıyordu, bu beni mahvetti’ diyor. En çok Cumartesi Anneleri’ni görüyormuş rüyasında . 20 yıldır evlatlarını aramaları çok etkilemiş. Hâlâ İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde müdür olarak çalışan birinin ismini verdi. Onun sorguda öldürüldüğünü bildiğini söyledi. Dürüst bir müdür diyor.”

Muş’taki toplu mezar
Bu güne kadar bilinmeyen iki olaydan da sözettiğini söyleyen Aygün, “Muş’ta bir eylemden sözetti. İlk defa bunu açıkladı. 94 kışında Muş’a giderek bu operasyonun yapıldığını söylüyor. Bu 8 kişi Muş merkez mezarlığıda mevcut mezarlar açılmak suretriyle gömülmüş, bu da ilginç bir itham. Antep’te 2 araçla 20 kişi gittiklerini, 60 yaşındaki birini alıp Maraş yolunda bir inşaatta infaz ettiklerini söyledi. Bazı operasyonlarda PKK ile işbirliği yapılıyormuş. Çarkın’ın söylediğine göre, bu 8 kişi de barış isteyen grupmuş” dedi. Aygün, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun Çarkın ile görüşmesi ve söylediklerini kayda alması gerektiğini de vurguladı.

‘Kardeşimin hiç değilse kemiklerini istiyorum’
İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi Hüsamettin Yaman, 4 Mayıs 1992’de bir cumartesi akşamı evden ayrıldı. Kendisinden bir daha haber alınmadı. Hüsamettin’in ağabeyi Feyyaz Yaman, geçen hafta Bianet’e yaptığı açıklamada Çarkın’ın ilk itiraflarının ardından, savcılığa bir buçuk ay önce suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. “Kardeşimin hiç değilse kemiklerini istiyorum” diyen Yaman şu açıklamalarda bulundu:
Hüsamettin o yıl Paşabahçe’de stajını tamamlamıştı. Daha önce üzerinde pankart bulunduğu için Bayrampaşa Cezaevi’nde bir hafta tutuklu kaldı. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi’ndendi (DHKP-C) ama radikal bir kimliği yoktu.
Mayıs 1992’de bir Cumartesi akşamı ayrıldı evden, okula yakın bir ev bakacağını söyledi. Ev eşyasına da ihtiyacı olduğunu söylemişti. Son görüşmemiz oldu. Pazartesi hâlâ dönmeyince araştırmaya başladık. O akşam bir arkadaşı aradı ve Fındıklı’da otobüs durağında Soner Gül’le birlikte gözaltına alınıp polis aracına bindirildiklerini söyledi.
Halkın Hukuk Bürosu’na başvurdum, Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne (DGM), Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’ne gittim. Bizi dışarı attılar, ertesi gün tekrar gittim. Kabul etmediler, “Burada yok” dediler.
Eski Emniyet Amiri Reşat Altay’la görüştüm. Kendisinin bu konuda saklayacağı bir şey olmadığını, “Biz yapsak, köprünün altına bırakırız, haber de veririz, ama bizimle ilgisi yok” dedi.
Avukat Ergin Cinmen, Temmuz 1992’de bizim adımıza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulundu. Davanın açılmasından bir yıl sonra Terörle Mücadele Şubesi, “Örgüt evinde izini bulduk. Ev sahibinin ifadesine göre, evi boşaltıp Doğu illerinden birine gitmişler” şeklinde bir açıklama yolladı. Mahkeme takipsizlik kararı aldı.

Şüpheleri arttıran ses kaydı
Eski Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın ölümüyle ilgili şüpheleri arttıran yeni bir kanıt daha ortaya çıktı. Milliyet’te dün yer alan habere göre, olay yeri inceleme kasedinin, 3.16.46 saniyesinde başlayan bir konuşmada, “Silah sesi duydun tamam mı?” denilerek, nasıl ifade verileceğinin tembih edildiği iddia edildi.
Oktay ailesinin avukatı Şenol Özel,tembihleyen kişinin kim olduğunun, olay yerinde bulunan Neriman Fıçıcı ve Ali Rıza Özçelik’ten sorulması gerektiğini kaydetti. Özel, kasetin 4.11.33 ve 4.11.43 saniyelerinde araç üstündeki doku parçalarının görüldüğünü, ancak daha önceki açı görüntülerinde ve daha önceki görüntülerde doku parçalarının görülmediğini söyledi.
Avukat Özel şöyle devam etti: “Yine aynı kasedin 4.30.27 saniyesinde duyulan bir ses de, ‘Doku parçasını sol tarafa mı koydunuz?’ demektedir ki, bu durum çok önemlidir. Şüpheli bir durum arz eden bu görüntüler delil karartması olarak görülmelidir. Çünkü o dokunun oraya polis tarafından konulduğu intibaını vermektedir.” Özel, Oktay’a ait cep telefonu dökümlerini inceledikten sonra 5 Eylül 2011’de savcılığa dilekçe vermişti. Kayıtlardan, Oktay’ın ölmeden önce son kez görüştüğü numara ile ölümünden 8 saat sonra 11 saniyelik bir görüşme yapıldığı tespit edilmiş, ayrıca Ankara Emniyeti’nde olması gereken telefonun, emniyet dışında yaklaşık 10 saat kaldığı belirlenmişti.

Telefondaki şüphe
Oktay’ın telefonlarına ait şüpheler giderilemezken, görgü tanığı Halil Kesici’nin Oktay’ın ölümünden sonra yaptığı görüşmelere ilişkin yeni çelişkiler de ortaya çıktı. Alınan bilgiye göre Kesici, 25 Şubat 2009’da Oktay’ın ölümünden sonra üç kere, saat 02.00.46’da 47 saniye, 02.03.14’te 22 saniye, 02.14.17’de de 33 saniye olmak üzere 155 Polis İmdat’ı aradı. Ancak Kesici’ye ait telefon dökümlerindeki 155 süreleri ile dosyadaki 155 ses kayıtları CD’sindeki süreler örtüşmedi. Öte yandan Behçet Oktay’ın ablası, soruşturmanın, faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturmayla birleştirilmesini talep etti. (RADİKAL )

16 Aralık 2011 Cuma

Radikal Gazetesi

Darbecilerin katlettiği senatörün cesedi kuyuda bulundu

16/12/2011 13:32

Arjantin'in Tucuman Eyaleti'nde 35 yıl önce askeri diktatörlük tarafından kaybedilen senatör Guillermo Vargas Aignase'nin cesedi teşhis edildi. Aignasse'in cesedinin bulunduğu bölgeye yakın askeri bir alanda 15 cesede daha ulaşıldı.
Darbecilerin katlettiği senatörün cesedi kuyuda bulundu

Canan KAYA

Aignasse’den geriye kalanlar 2002 yılında yerli hakın Vargas kuyusu adını verdiği kuyuda bulundu. Arjantin Antropolojik Adli Tıp Ekibi’nin (EAAF) Aignasse’in 3 oğlu ile yaptığı DNA eşleştirmeleri sonucu bulunan cesedin gerçek kimliğine ulaşıldı. Teşhis sonrası açıklamalarda bulunan Aignasse’in oğlu Geronimo babasının cesedinin teşhis edilmesinden dolayı karışık duygular içinde olduğunu söyledi. Geronimo, "Bir yandan neredeyse 40 senedir aradığım babamın cesedi teşhis edildiği için mutluluk duyuyorum. Ama babam gördüğü işkencelerden sonra 40 metre derinlikte bir kuyuya atıldı. Görgü tanıklarına göre kuyuya sadece ölüler atılmıyordu. Babamın da canlı canlı kuyuya atılarak tarifsiz acılar içinde ölmüş olma ihtimali beni kahrediyor" diye konuştu.

Peronist Senatör Guillermo Vargas Aignasse’dan 1976 darbesinden hemen sonra askerlerce kaçırıldıktan sonra bir daha haber alınamamıştı. Tucuman’daki işkence merkezlerinde kayıp senatörle birlikte bulunan tanıkların ifadesiyle geçen ay ölen diktatörlük dönemi Antonio Domingo Bussi ve diktatör Luciano Benjamin Menendez, Vargas Aignasse’i işkence ile öldürmekten ömür boyu hapse mahkum edilmişti.

ASKERİ ALANDA 15 KİŞİLİK TOPLU MEZAR BULUNDU
Öte yandan Tucuman’da diktatörlük döneminin en büyük gizli gözaltı ve imha merkezi Miguel de Azcuenaga Cephaneliği sınırları içinde kayıplara ait olduğu düşünülen 15 kişilik toplu mezar bulundu. Arjantinli antropologların askeri alan içinde yaptığı araştırmalarda yanmış kemiklere ve bazılarının ensesinde kurşun yarası olmak üzere elleri bağlanmış farklı pozisyonlarda bozulmamış cesetlere rastlandı.

Adli yetkililer diktatörlük valisi Domingo Bussi döneminde siyasi mahkumların enselerinden tek kurşunla öldürülmesinin yaygın olmasından dolayı mezarın kaybedilmiş insanların cesetleri olduğunu tahmin ettiklerini açıkladılar. (DHA)

2 Aralık 2011 Cuma

APPEL A LA CONFERENCE

LES SOULEVEMENTS POPULAIRES QUI DURENT DEPUIS UN AN DANS LES PAYS ARABES ONT RENVERSE LES DICTATURES. OR, TANDIS QUE LA LUTTE POUR LA LIBERTE CONTINUE, LES FORCES ARMEES DES NOUVEAUX GOUVERNEMENTS QUI ONT REMPLACE LES DICTATURES NE LAISSENT PAS OUBLIER LES APPLIQUATIONS DES DICTATEURS EN MATIERE DES DROITS DE L’HOMME. LES HOMMES SE FONT KIDNAPPER EN PLEINE RUE, PUIS SE FONT DISPARAÎTRE. PLUSIEURS DETENUS PASSENT PAR LA TORTURE.

NOUS ORGANISONS UNE CONFERENCE OU NOUS DEBATTRONS DES VIOLATIONS DES DROITS DE L’HOMME ET DES DISPARUS DEPUIS UN AN DANS LES PAYS ARABES.

NOUS INVITONS TOUS NOS AMIS A VENIR PARTICIPER AU DEBAT.

INTERVENANTS :

KAMEL BADAOUI REPRESENTANT REPRESENTANT LE COLLECTİF DE SYNDİCALİSTES DE CONTİNUER LA CGT (CL CGT)
UN REPRESENTANT DU PARTI COMMUNISTE OUVRIER TUNİSİEN
UN REPRESENTANT DE ROCML



Date : Samedi, 17 Décembre 2011

Lieu : Local Actit

Heure: 13.00h.

Organisateur :

Comité International contre les Disparitions en Garde à Vue (ICAD)