20 Kasım 2010 Cumartesi

Şemdinli'de kaybedilen 14 kişi anıldı

Şemdinli'de kaybedilen 14 kişi anıldı

ANF
16:46 / 19 Kasım 2010
HAKKARI - Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Ortaklar Köyü Ormancık mezrasında 1994 yılında askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan 14 kişinin aileleri, Pesan Çayı'na gül bırakarak kaybedilen yakınlarını andı.

Şemdinli ilçesine bağlı Ortaklar Köyü Ormancık mezrasında 1994 yılında askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan kayıp 14 kişinin Ormancık mezrasında yaşayan yakınları Pesan Çayı'na güller bıraktı. Gidecek herhangi bir mezarın olmadığından dolayı Pesan çayına yapay güller bırakan kayıp yakınları, onları bu bayram da buruk bir şekilde anmanın üzüntüsünü yaşadı.

Kayıp 14 kişinin fotoğraflarını ellerinde taşıyan aileler, 32 bayram onlarsız bir bayram geçirdiklerini söyledi.

24 Temmuz 1994 tarihinde Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Ortaklar Köyü Ormancık mezrası yakınlarında yaşanan çatışma nedeniyle savaş uçakları mezrayı bombalamış ve Ormancık mezrası boşaltılmıştı. Askerler, Ormancık mezrasında Casim Çelik, Yusuf Çelik, Mihçek Çelik, Hurşit Taşkın, Temal Izci, Abdulaziz Inan, Salih Şengül, Naci Şengül, Sıddık Şengül, Cabbar Selvi, Reşit Selvi, Hayrettin Öztürk, Aşur Seçkin ve Kerem Inan'ı gözaltına almış ve bir daha bunlardan haber alınamamıştı.

Bir askerin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği ihbar mektubunda kayıplardan Kerem Inan'ın Ormancık mezrasında, Aşur Seçkin'in ise Hapuşte yaylasında Yarbay Ali Çamurcu tarafından öldürülüp gömüldüğünü, diğer 12 kişinin de Derecik Güvenlik Iç Taburu' gömüldüğünü ihbar mektubunda belirtmişti. Kayıp yakınlarının kazı çalışmaları için Şemdinli Savcılığı'na müracaatta bulunmuş, Derecik Iç Güvenlik Taburu'nda yapılan kazı çalışmasında herhangi bir bulguya rastlanılmamıştı.

ANF NEWS AGENCY

15 Kasım 2010 Pazartesi

Faili meçhul Ali Tekdağ 16. yılında anıldı

Faili meçhul Ali Tekdağ 16. yılında anıldı

ANF
15:06 / 14 Kasım 2010
AMED - 13 Kasım 1994'te telsizli ve silahlı kişiler tarafından zorla arabaya bindirilerek kaybettirilen faili meçhul Ali Tekdağ'ın ölümünün 16. yılında anma töreni yapıldı.

Evli ve yedi çocuk babası, pastacı olan Tekdağ 13 Kasım1994 yılında telsizli kişilerce otomobile bindirilerek götürülmüş ve o günden sonra ailesinin tüm çabalarına rağmen kendisinden haber alınamamıştır.

Yapılan anmaya Diayder Seydaları, Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran, Kayapınar Belediye Başkanı Mahmut Dağ, Bağlar İlçe Başkanı Mahmut Kurbanoğlu, , Sur İlçe Başkanı Mehmetşah Teke, 5 Nisan Özgür yurttaş Derneği yöneticileri, TUHAD DER yöneticileri ve çok sayıda kayıp yakını katıldı.

Saygı duruşu ile başlayan anmada Ali Tekdağ'ın fotoğraflarının yer aldığı sinevizyon gösterimi yapıldı. Sinevizyon gösterimi esnasında Tekdağ'ın ailesi duygulu anlar yaşadı. Daha sonra bir konuşma yapan Diay-Der Başkanı Zahit Çiftkuran, şehadet mertebesine ulaşmanın kolay olmadığını belirtti ve toprağı, evi ve dili için savaşırken can vermiş kimselerin dinde şehit olarak geçtiğini dile getirdi.

Bugüne kadar Kürtler üzerinden dini kullanarak birçok oyunlar oynandığını belirten Çiftkuran, artık Kürt halkının bu konuda daha dikkatli davranarak böylesi oyunlara gelmemesini söyledi.

ANF NEWS AGENCY

9 Kasım 2010 Salı

Kaçırılan Şahbudak yaşadığı dehşeti anlattı

İSTANBUL - Dört gün boyunca kayıp olan Necat Şahbudak'ın kendilerini polis diye tanıtan telsizli ve silahlı şahıslar tarafından kaçırıldığı ortaya çıktı. 8 Kasım’da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına kendisini kaçıran şahıslar ile ilgili suç duyurusunda bulunan ve can güvenliği olmadığı gerekçesiyle koruma talep eden Şahbudak, nasıl kaçırıldığını ve yaşadığı dehşet dolu saatleri ANF'ye anlattı.

Dört gün önce Bağcılar Göztepe mahallesinde çalıştığı Şah Tekstil'den öğle paydosunda namaz kılmak için gittiği camiden çıktığında sarışın, uzun boylu, ince bıyıklı bir şahıs tarafından tehditkar bir şekilde çağrıldığını anlatan Şahbudak,''Daha önce de böyle olaylara karşılaştığım için, oradan uzaklaşmaya çalıştım ancak, Tatar yüzlü, pis sakalı başka bir şahıs tarafından durduruldum. Bağıracağımı hareketlerimden anladıklarında bana polis olduklarını söyleyerek bellerindeki silahları gösterip,'Düş önümüze, sakın sesini çıkartma yoksa vururuz' dediler. Kendilerinden biraz daha önde yürümemi istediler. Camiden 50 metre kadar uzaklaştığımız bir sırada fark ettirmeden telefonumu çıkartıp amcamı arayarak beni götürdüklerini söyledim. Elimde telefon olduğunu fark eden şahıslar aniden önümüze yanaşan Fiat Polio Marka lacivert renkli bir araca yaka paşa bindirdiler'' diye konuştu.

Arabanın içinde onlarla boğuşurken ellerini plastik kelepçelerle gözlerini de siyah bir bantla bağladıklarını belirten Şahbudak daha sonra olanları şöyle anlattı:''Kimsiniz ne istiyorsunuz? diye sordum, bana ağza alınmayacak küfürlerle saldırdılar. Yaklaşık 10-15 kilometre gittikten sonra beni arabadan indirdiler. Kollarıma girerek bayağı yürüttükten sonra bir merdivenden aşağı indirdiler. Orada bir tabureye oturtarak sorguya başladılar. Sesleri çoğaldığı için kaç kişi olduklarını anlayamıyordum. Bana,' Diyarbakır, Van, Hakkâri’yi biliyorsun değil mi? Seninle orada yapacak işlerimiz var. Bizimle geleceksin'' dediler. Ne işim var orada hiç bir yere gitmeyeceğimi söylediğimde 'Ya bize çalışırsın ya da ölürsün' diyerek işkenceye başladılar.''

POŞET, SU, SÜNGER VE HORTUMLU İŞKENCE

Önce kafasına naylon poşeti geçirip sıkmaya başladıklarına dikkat çeken Şahbudak şöyle devam etti:' 'Nefesiz kalmıştım. Poşeti kaldırdılar 'Kabul ediyor musun?' diye sordular kabul etmediğimi vurgulandığımda en az 5 kez bu yöntemi tekrarladılar. Sonuç alamayınca darp izi kalmasın diye yüzüme sünger dayayarak vurmaya başladılar. Bu yetmedi bana diz çöktürüp su dolu bir kovaya başımı sokup çıkarttıklarında boğulacağımı sandım. Bununda işe yaramadığını görünce bu defa beni soyup şort ile bırakıp hortum ile ıslattılar. Daha sonra bilmediğim bir madde koklattılar. Birden sersemleştim. Aralarından birisi kafama silahı dayayarak, 'Bu son şansın kabul et yoksa öldürürüm bak' dedi. Vuracaksan vur dediğimde şahıslar yanımdan uzaklaşarak bir şeyler fısıldadıklarını duydum. Üzerime fışkırttıkları sudan dolayı titriyordum ve o anda tamam dedim kendi kendime beni vuracaklar. Daha sonra sesinden yeni birisi olduğunu fark etiğim bir şahıs yaklaştı. Bak dedi ' Bizimle hareket edersen çok para kazanacaksın, kendine yazık etme bizi de uğraştırma' dediğinde kaçma fırsatı bulabileceğimi düşünerek tekliflerini kabul ettiğimi söyledim.''

'BİLECİK KAVŞAĞINDA KURTULDUM'

Elbiselerini yeniden giydirerek ellerini çözdüklerini anlatan Şahbudak, sonrasını da şöyle dile getirdi: “Gözlerim bağlı olarak bu defa basamağından daha yüksek olduğunu anladığım bir araca bindirdiler. İstanbul çıkışında gözlerimi açtılar sadece arabanın içinde iki şahıs olduğunu gördüm. Arkada yanımda oturan 35-40 yaşlarında sakalı, kırlaşmış siyah saçları vardı orta iri yapılıydı. Arabayı kullanan ise daha genç daha parlaktı. Saçları kumraldı o da iri yapılıydı. Otobandaydık. Aralarında şakalaşıyorlardı ancak bana koklattıkları madde yüzünden hala kendime gelemediğim için ne söylediklerini tam kavrayamıyordum. Kendime gelmeye çalışıyordum. Bir saat boyunca öylesine gittik. Adapazarı Bilecik tabelasını görünce ancak nerede olduğumuzu anladım. Bir kamyon tesisinde yemek yediler, ben yemedim. Buradan hareketle 15-20 kilometre daha gittik. Birden arama yol kenarında durdu. Arabayı kullanan tuvalet ihtiyacını gidermek için indi diğeri ise telefonda konuşuyordu.'Ya bu an kaçarsın ya da hiç' diyerek cesaretimi toplayarak bir hamleyle telefonda konuşana kafa attım ve karanlıktan istifade ederek önümdeki arsaya girerek koşmaya başladım. Arkamdan silah sesleri yankılanıyordu bana 'Dur' diye bağırarak koştuğum yöne doğru ateş ediyorlardı. Durmadım yola varana dek korku içinde koşmaya devam ettim. Kurtuldum. Onları şaşırtmak için İstanbul yönüne değil Bilicik yönüne doğru hızla yürümeye başladım. Saat 20.30 civarlarındaydı yol kenarında iki kamyon şoförünün sohbet ettiğini gördüm. Yanlarına gidip beni Bilecik'e götürmeleri konusunda ikna ettim. Kamyonla Bileşik şehir girişine kadar gittik. Oradan şehir merkezine inerek Telefon kulübesinden amcam Seyfettin Şahbudak'ı aradım. Durumu anlatarak beni Bilecik şehir girişinden almalarını söyledim. Orada bir kaç saat bekledikten sonra şahısların tekrar izimi bulacakları korkusuyla şehir merkezine tekrar inerek amcamı aradım. Nihayet sabaha karşı geldi. İstanbul yönünde değil de Bursa yönüne gittik. Orhan Gazi'ye vardığımıza orada bir tesiste arabayı çekip uyuduk.''

'CAN GÜVENLİĞİM YOK !'

Ertesi gün İstanbul'a doğru hareket ettiklerini ancak ailesinin hayatını tehlikeye atmamak için, amcasından başka kimseye haber vermediğini ifade eden Şahbudak, ''Kartal tarafında 2 gün akrabalarda kaldıktan sonra Pazar akşamı İstanbul'a geldik. Pazartesi ise hemen Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmaya gittim'' dedi.

Şahbudak, kendisini kaçıranların belinde telsiz olduğunu hatırlatarak, ''Can güvenliğim yok. Savcıdan şüphelilerin bulunmasını ve cezalandırılmalarını istediğimde bana 'Bulabilirsek eyvallah' diyerek beni geri yolladı. Şu anda yaşadıklarımdan dolayı psikolojim çok bozuk ve büyü bir travma yaşıyorum. Sadece hayatını normale dönemsini istiyorum. Herkes tarafından destek bekliyorum'' şeklinde konuştu.

Kaynak: ANF NEWS AGENCY

8 Kasım 2010 Pazartesi

Necat Şahbudak nerede?

Necat Şahbudak nerede?

ZEYNEP KURAY -ANF
08:35 / 08 Kasım 2010
İSTANBUL - İstanbul Bağcılar'da gündüz ortası herkesin gözleri önünde sivil polisler tarafından gözaltına alınan ve 4 gündür kendisinden haber alınamayan Necat Şahbudak ile ilgili polisin önce ‘Evet bizde’ daha sonra ise ‘hayır gözaltında değil’ demesi gözaltında kaybedildiği endişesine yol açtı.

Bağcılar'da 4 Kasım günü namaz kılmak için Yenibeyda Zeliha Hatun Camii'ne giden ve camii çıkışı herkesin gözü önünde 3 sivil polis tarafından gözleri bağlanarak gözaltına alınan 30 yaşındaki Necat Şahbudak'tan 4 gündür haber alınamıyor.

Bugüne kadar defalarca gözaltına alınan ve bir kez de kaçırılıp işkence edildikten sonra gölün kenarına atılan Şahbudak’la ilgili İstanbul polisinin önce ‘evet elimizde’ daha sonra ise ‘Gözaltın da değil’ dedi. Şahbudak 4 Kasım günü ellerinde telsiz 3 sivil polis tarafından gözaltına alınırken, araca zorla bindirildiği sırada cami önünde toplanan kalabalığa ''Ben Necat Şahbudak, polisler beni götürüyor, aileme haber verin'' diye bağırdığı ve polisler kendisinden kimlik sorduğu sırada ise amcasını arayarak, "Beni alıp götürüyorlar avukatıma haber ver" dedi. Ancak, Şahbudak’tan o gün bugün haber alınamıyor.

İHD İstanbul Şubesi Şahbudak için harekete geçerken ailesi ise çocuklarının son dönemler de polis tehdidi altında olduğunu ve gözaltında olduğunun kabul edilmemesinin ise endişe verici olduğunu belirtti.

Şahbudak’ın ailesinin ve kendisinin yaşam öyküsü de gözaltında kaybedilmek olasılığını arttırıyor.

1992 yılında Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Suboyu köyünün ‘PKK’ye yardım ediyorlar’ iddiasıyla askerler tarafından yakılması üzerine aile üyeleri zorunlu olarak İstanbul’a göç etmek zorunda kaldılar. Henüz 12 yaşında olan Necat Şahbudak İstanbul’a göç edince Gündem Gazetesinde dağıtımcı olarak çalışmayı seçti. 1995 yılından 1999 yılına kadar özgür basın yayın geleneğinde çalışan Şahbudak, diğer yandan Mezopotamya Kültür Merkezi’nde de (MKM) tiyatro kurslarına katılıyordu. 1999 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirilmesinden 1 yıl sonra 15 Şubat 2000'de düzenlenen bir protesto gösterisinde katıldığı iddiasıyla 6 kişi ile beraber gözaltına alındı.

VATAN'DA 4 GÜN İŞKENCE!

Şahbudak’ın bu tarihten sonra başına gelenleri ise abisi Kerem Şahbudak anlattı. Şahbudak, kardeşinin Gündem Gazetesinde çalıştığı dönem içersinde defalarca gözaltına alındığını anlatarak, ''Ancak bu defa ki farklıydı. Vatan diye adlandırılan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gidince o güne kadar hiç görmediği bir işkenceyle karşılaştı. Gözaltında kaldığı 4 gün boyunca işkenceden geçirildiğini bana anlattı. Zaten tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığında sürekli kusuyordu, rengi bembeyazdı, vücudu sigara yanıkları ve darp izleri ile vardı” dedi.

Kardeşinin işkenceciler hakkında suç duyurusunda bulunmasına rağmen, hiçbir dava açılmadığını dile getiren Şahbudak, bu olaydan sonra Gündem gazetesinden ayrılan kardeşinin kendilerine ait konfeksiyonda çalışmaya başladığını söyledi. Ancak polislerin kardeşini burada da rahat bırakmadığını dile getirdi.

FECİ ŞEKİLDE DÖVDÜLER ÖLDÜ DİYE BIRAKTILAR !

Kardeşinin 2001 yılında da sivil polisler tarafından gözleri ve elleri bağlanarak gözaltına alındığını söyleyen Şahbudak, ''Necat’ı feci şekilde dövdükten sonra ‘öldü’ diye Küçükçekmece’de bulunan gölün kıyısına bıraktılar. Onu gören bir Kürt ailesi hemen yardımına koşmuş ve tedavisini evlerinde yapmışlar. 15 gün kendine gelemedi'' diye konuştu.

Şahbudak, 2006 yılında da Ümraniye Karakolu tarafından bir kez gözaltına alındığını belirti.

‘CAMİİ ÖNÜNDE GÖZALTINA ALINMIŞ’

Eşiyle birlikte aynı konfeksiyonda çalıştığını belirten Necat Şahbudak'ın eşi Güllü Şahbudak ise olay gününü şöyle anlattı: ''Öğle saatlerinde yemek paydosunda eşim çok yakında bulunana Bağcılar-Göztepe'de ki Yenibeyda Zeliha Camisine namaz kılmaya gitti. Daha sonra saat 13.30-14.00 arasında beni arayıp 'beni alıp götürüyorlar avukatıma haber ver' diye telefon açtı. Daha önceleri bana polisler tarafından takip edildiğini ve bir gün mutlaka alınacağını söylemişti. Hemen amcasına haber verdim. Ne olduğunu araştırdığımızda cami çıkışında cemaatin gözleri önünde telsizli 3 sivil polis tarafından kimliği sorulduktan sonra, gözleri bağlanarak bir araca bindirilerek götürüldüğünü öğrendik.''

EMNİYET GÖZALTINDA DEDİ SONRA İNKAR ETTİ

Bunun üzerine amcası oğlu Sami Şahbudak ile birlikte İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gidip eşini sorduğunu ifade eden Güllü Şahbudak, polislerin eşinin gözaltında olduğunu ve bir gün sonra mahkemeye çıkartılacağını söylediklerini ifade etti. Güllü Şahbudak, ''Ama ertesi gün tekrar gittiğinde burada böyle biri olmadığını ifade ettiler. Eşimin can güvenliğinden endişeliyim'' dedi.

EMNİYET ‘YOK’ DİYOR

Ailesinin ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nin emniyet birimlerine sözlü ya da yazılı yaptığı başvurularda polisler Necat Şahbudak'ın gözaltına alındığını kabul etmediler. ''Bizi memleketimizden sürmeleri yetmemiş gibi buralarda da rahat bırakmadılar'' diyen abi Şahbudak, kardeşinin kaçırılmasından bir gün sonra konfeksiyonun önüne 3 sivil polis aracının arayı gözetlediğine dikkat çekerek, ''Kardeşimi diri ya da ölü bulana kadar bu işin peşini bırakmayacağım'' dedi.

İstanbul Emniyeti İHD ve Şahbudak’ın avukatlarının yaptığı başvurulara ise ‘gözaltında öyle biri yok’ cevabı verirken, İHD olayla ilgili çok yönlü bir girişim başlattıkları ve rapor hazırladıkları öğrenildi.

ANF NEWS AGENCY