9 Kasım 2010 Salı

Kaçırılan Şahbudak yaşadığı dehşeti anlattı

İSTANBUL - Dört gün boyunca kayıp olan Necat Şahbudak'ın kendilerini polis diye tanıtan telsizli ve silahlı şahıslar tarafından kaçırıldığı ortaya çıktı. 8 Kasım’da Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına kendisini kaçıran şahıslar ile ilgili suç duyurusunda bulunan ve can güvenliği olmadığı gerekçesiyle koruma talep eden Şahbudak, nasıl kaçırıldığını ve yaşadığı dehşet dolu saatleri ANF'ye anlattı.

Dört gün önce Bağcılar Göztepe mahallesinde çalıştığı Şah Tekstil'den öğle paydosunda namaz kılmak için gittiği camiden çıktığında sarışın, uzun boylu, ince bıyıklı bir şahıs tarafından tehditkar bir şekilde çağrıldığını anlatan Şahbudak,''Daha önce de böyle olaylara karşılaştığım için, oradan uzaklaşmaya çalıştım ancak, Tatar yüzlü, pis sakalı başka bir şahıs tarafından durduruldum. Bağıracağımı hareketlerimden anladıklarında bana polis olduklarını söyleyerek bellerindeki silahları gösterip,'Düş önümüze, sakın sesini çıkartma yoksa vururuz' dediler. Kendilerinden biraz daha önde yürümemi istediler. Camiden 50 metre kadar uzaklaştığımız bir sırada fark ettirmeden telefonumu çıkartıp amcamı arayarak beni götürdüklerini söyledim. Elimde telefon olduğunu fark eden şahıslar aniden önümüze yanaşan Fiat Polio Marka lacivert renkli bir araca yaka paşa bindirdiler'' diye konuştu.

Arabanın içinde onlarla boğuşurken ellerini plastik kelepçelerle gözlerini de siyah bir bantla bağladıklarını belirten Şahbudak daha sonra olanları şöyle anlattı:''Kimsiniz ne istiyorsunuz? diye sordum, bana ağza alınmayacak küfürlerle saldırdılar. Yaklaşık 10-15 kilometre gittikten sonra beni arabadan indirdiler. Kollarıma girerek bayağı yürüttükten sonra bir merdivenden aşağı indirdiler. Orada bir tabureye oturtarak sorguya başladılar. Sesleri çoğaldığı için kaç kişi olduklarını anlayamıyordum. Bana,' Diyarbakır, Van, Hakkâri’yi biliyorsun değil mi? Seninle orada yapacak işlerimiz var. Bizimle geleceksin'' dediler. Ne işim var orada hiç bir yere gitmeyeceğimi söylediğimde 'Ya bize çalışırsın ya da ölürsün' diyerek işkenceye başladılar.''

POŞET, SU, SÜNGER VE HORTUMLU İŞKENCE

Önce kafasına naylon poşeti geçirip sıkmaya başladıklarına dikkat çeken Şahbudak şöyle devam etti:' 'Nefesiz kalmıştım. Poşeti kaldırdılar 'Kabul ediyor musun?' diye sordular kabul etmediğimi vurgulandığımda en az 5 kez bu yöntemi tekrarladılar. Sonuç alamayınca darp izi kalmasın diye yüzüme sünger dayayarak vurmaya başladılar. Bu yetmedi bana diz çöktürüp su dolu bir kovaya başımı sokup çıkarttıklarında boğulacağımı sandım. Bununda işe yaramadığını görünce bu defa beni soyup şort ile bırakıp hortum ile ıslattılar. Daha sonra bilmediğim bir madde koklattılar. Birden sersemleştim. Aralarından birisi kafama silahı dayayarak, 'Bu son şansın kabul et yoksa öldürürüm bak' dedi. Vuracaksan vur dediğimde şahıslar yanımdan uzaklaşarak bir şeyler fısıldadıklarını duydum. Üzerime fışkırttıkları sudan dolayı titriyordum ve o anda tamam dedim kendi kendime beni vuracaklar. Daha sonra sesinden yeni birisi olduğunu fark etiğim bir şahıs yaklaştı. Bak dedi ' Bizimle hareket edersen çok para kazanacaksın, kendine yazık etme bizi de uğraştırma' dediğinde kaçma fırsatı bulabileceğimi düşünerek tekliflerini kabul ettiğimi söyledim.''

'BİLECİK KAVŞAĞINDA KURTULDUM'

Elbiselerini yeniden giydirerek ellerini çözdüklerini anlatan Şahbudak, sonrasını da şöyle dile getirdi: “Gözlerim bağlı olarak bu defa basamağından daha yüksek olduğunu anladığım bir araca bindirdiler. İstanbul çıkışında gözlerimi açtılar sadece arabanın içinde iki şahıs olduğunu gördüm. Arkada yanımda oturan 35-40 yaşlarında sakalı, kırlaşmış siyah saçları vardı orta iri yapılıydı. Arabayı kullanan ise daha genç daha parlaktı. Saçları kumraldı o da iri yapılıydı. Otobandaydık. Aralarında şakalaşıyorlardı ancak bana koklattıkları madde yüzünden hala kendime gelemediğim için ne söylediklerini tam kavrayamıyordum. Kendime gelmeye çalışıyordum. Bir saat boyunca öylesine gittik. Adapazarı Bilecik tabelasını görünce ancak nerede olduğumuzu anladım. Bir kamyon tesisinde yemek yediler, ben yemedim. Buradan hareketle 15-20 kilometre daha gittik. Birden arama yol kenarında durdu. Arabayı kullanan tuvalet ihtiyacını gidermek için indi diğeri ise telefonda konuşuyordu.'Ya bu an kaçarsın ya da hiç' diyerek cesaretimi toplayarak bir hamleyle telefonda konuşana kafa attım ve karanlıktan istifade ederek önümdeki arsaya girerek koşmaya başladım. Arkamdan silah sesleri yankılanıyordu bana 'Dur' diye bağırarak koştuğum yöne doğru ateş ediyorlardı. Durmadım yola varana dek korku içinde koşmaya devam ettim. Kurtuldum. Onları şaşırtmak için İstanbul yönüne değil Bilicik yönüne doğru hızla yürümeye başladım. Saat 20.30 civarlarındaydı yol kenarında iki kamyon şoförünün sohbet ettiğini gördüm. Yanlarına gidip beni Bilecik'e götürmeleri konusunda ikna ettim. Kamyonla Bileşik şehir girişine kadar gittik. Oradan şehir merkezine inerek Telefon kulübesinden amcam Seyfettin Şahbudak'ı aradım. Durumu anlatarak beni Bilecik şehir girişinden almalarını söyledim. Orada bir kaç saat bekledikten sonra şahısların tekrar izimi bulacakları korkusuyla şehir merkezine tekrar inerek amcamı aradım. Nihayet sabaha karşı geldi. İstanbul yönünde değil de Bursa yönüne gittik. Orhan Gazi'ye vardığımıza orada bir tesiste arabayı çekip uyuduk.''

'CAN GÜVENLİĞİM YOK !'

Ertesi gün İstanbul'a doğru hareket ettiklerini ancak ailesinin hayatını tehlikeye atmamak için, amcasından başka kimseye haber vermediğini ifade eden Şahbudak, ''Kartal tarafında 2 gün akrabalarda kaldıktan sonra Pazar akşamı İstanbul'a geldik. Pazartesi ise hemen Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmaya gittim'' dedi.

Şahbudak, kendisini kaçıranların belinde telsiz olduğunu hatırlatarak, ''Can güvenliğim yok. Savcıdan şüphelilerin bulunmasını ve cezalandırılmalarını istediğimde bana 'Bulabilirsek eyvallah' diyerek beni geri yolladı. Şu anda yaşadıklarımdan dolayı psikolojim çok bozuk ve büyü bir travma yaşıyorum. Sadece hayatını normale dönemsini istiyorum. Herkes tarafından destek bekliyorum'' şeklinde konuştu.

Kaynak: ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder