9 Haziran 2011 Perşembe

Kayıplar için Brüksel'e yürüyecek
Foto: Kayıplar için Brüksel'e yürüyecek
İSTANBUL (09.06.2011)- Kayıp yakını Muzaffer Yedigöl, seçimlerden sonra yeni gelecek hükümet gözaltında kayıplar konusunda bir adım atmazsa Brüksel'e yürüyecek. 31 yıldır ağabeyi Nurettin Yedigöl'ü arayan Yedigöl, babasının oğlunu ararken kalbine yenildiğini ve tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirtiyor.
Nurettin Yedigöl, 12 Eylül darbesiyle kaybedildi. Ailesi 312 yıldır O'nu arıyor. Babası, ararken kalbine yenik düştü. Kardeşi Muzaffer Yedigöl, devlet kayıplar konusunda adım atmazsa 1 Eylül'de Brüksel'e yürüyüş başlatacak. Yedigöl, 12 Haziran seçimlerinden sonra yeni gelecek hükümetin bu tarihe kadar adım atmazsa Brüksel'de bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yürüyecek.
Aile yıllardır iç hukuk yollarının tükenmesine rağmen AİHM'e başvurmadı. Muzaffer Yedigöl, "Biz bugüne kadar ülkemizi rencide etmemek için AİHM'e başvurmadık. Ama bir adım atılmazsa... Kayıpların akıbetinin açıklanması ve başka kayıpların olmaması için yol çıkacağım" diyor.
Kardeş Yedigöl, yürüyüş kararını geçen yıl 21 Haziran'da Ankara'ya 10 günlük yürüyüşün ardından almış.
Kimse bu yürüyüşe katılmasa da tek başına yürümeye kararlı olan Muzaffer Yedigöl, kararının şöyle anlattı: "Bu kararı biz geçen yıl 21 Haziran'da Ankara'ya giderken aldığımız bir karardı. Eğer buradan bir sonuç çıkmazsa bugünkü iktidar ve muhalefet bu durumu çözmezse, savsaklarlarsa, duyarlı olmazlarsa bunu artık Türkiye sınırları dışına çıkaralım dedik. Türkiye'de bu konuda büyük bir sorun var. Bin 700 tane kayıp olduğu söyleniyor tabi bu İnsan Hakları Derneği'ne müracaatlar. Bir de olmayanlar vardır. Güneydoğu'daki kayıplar ve faili meçhulleri sayarsak 17 bin gibi bir rakamdan söz ediliyor."
Kesin kararlıyım
Avrupa'da seslerini duyurmak istediklerini dile getiren Yedigöl, "Avrupa'da da gittiğimiz her ülkede etkinliklerle sesimizi duyururuz. Gittiğimiz ülkelerdeki devrimciler, ilericilerle buluşup bu olayı gündeme getirebiliriz. Brüksel'de de son noktayı koyarız. O zaman Hüseyin Ocak, Mikail Kırbayır ile düşünmüştük. Mikail Kırbayır ile konuştum, geleceğini söyledi. İnsan Hakları Derneği'nden de birkaç kişi destek sunacak. Ben kesin kararlıyım. 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Taksim'den Brüksel'e yürüyüp 1 aylık bir yürüyüş ile tamamlayacağımıza inanıyorum" şeklinde konuştu.
Bizden sonra kayıplar olmasın
Türkiye'de gözaltında kayıpların aydınlatılması gerektiğine dikkat çeken Yedigöl, "Artık bizden sonra olmasın. Ülkenin Avrupa Birliği'ne girmesinden söz ediliyor, 21. yüzyıldayız artık ülkemizde insanlar ölmesin amacımız da bu. Bizimkiler öldü biz acılar çektik ama bizden sonra gelenler acılar çekmesin. Ve bize bu acıyı yaşatanların yanında kar kalmasın. Bu insanlarda biz yaptık öldürdük, yanımıza kaldı demesinler. Zaman aşımı bile olsa yargılansınlar. Bir nebze de olsa yüreklerimize su serpilsin ve kemikleri nerede olduğu bilinmeyenler rahat uyusunlar. 'Ailelerimiz bu ülkenin insanları bize sahip çıktı' desinler" dedi.
'Bunlar boşa ölmedi'
Ağabeyi Nurettin Yedigöl ve onun gibi gözaltında kaybedilen insanların düşündükleri, eşitliği savundukları, halktan yana oldukları için kaybedildiklerine dikkat çeken Yedigöl ağabeyini şu şekilde anlattı: "Bunlar boşu boşuna ölmedi. Nurettin Yedigöl o dönem İstanbul üniversitesi işletme mezunu. Doğuda erkek evlat ailenin sermayesi gibidir. Bizim tek sermayemiz çocuklardır. Bizim aileler için çocuklarının okuyup bir mevkiye gelmesi çok önemli çünkü kendileri yoksulukla, çiftçilikle uğraşmış, istediğini bulamamış, istediğini almamış ezilmiş insanlar. Bizim çocuklarımız ezilmesin istiyor. Ailelerimizin sigortası bile yok, 'Yaşlandığımda çocuğum bana bakar' diye düşünüyor. Bunlar önemli. Ağabeyim okurken zor şartlarda okudu, başkalarının evlerinde kaldı, bitlendi, aç kaldı, harçlıksız kaldı ama o okudu. Bunların suçu neydi? Suçları güzel düşünmek, solcu olmak, suçu sömürgelere karşı çıkmak, suçu devrimci olmaktı, suçu herkesin eşit yaşamasını istemesiydi. Bunun sonucunda gözaltına alındı ve öldürüldü. Biz de insanlar bu sebeple gözaltına alınmasın, öldürülmesin, insanlarımıza farklı düşünseler de bir tırnağı bile kanamasın. İnsanalar huzur içinde fikrini söylesin özgürce tartışabileceği bir ülke olsun. Abimlerde bunun için öldü."
'Geçmişle yüzleşmek zorundayız'
Brüksel yürüyüşü öncesi kamuoyuna çağrı yapmayı düşünen kayıp yakınları, seçimlerin geçmesini ve yetkililerin bu konu da bir adım atmasını bekliyor. 1 Eylül'e kadar uzun bir süre olduğunu ifade eden Yedigöl, "Bu süre zarfında atacağı adımlar çok önemli. Bu zamanda bizler bakacağız gözaltında kayıplar, faili meçhullerin üzerine ne kadar gidildi. Eğer gerçekten samimilerse, failler yargılanacaksa ben de istemem ülkemin yurt dışında rencide olmasını, birileri yapmış bu hataları ama biz geçmişimizle yüzleşmek zorundayız. Biz geçmiş ile yüzleşemezsek geleceğe asla sağlam adım atamayız gelecekte demokrasiye ulaşamayız. 1 Eylül'de yola çıkmadan önce biz Ağustos ayında çalışmalara başlayacağız, duyurularımızı yapacağız. Cumartesi Anneleri'nin eylemlerinde duyuracağız. Bunun eylemin içinde İHD ne kadar olacak bilemiyoruz ama yardımcı olsa da, olmasa da ben yürüyeceğim. Tabi sonuç alamazsak yürüyeceğim gelecek iktidarın samimiyetine bakacağız. Eğer üstüne gitmezlerse biz mecburen yürüyeceğiz" dedi.
'CHP'liyim ama CHP bizi dinlemedi'
21 Haziran'da başladıkları Ankara yürüyüşünü ve mecliste yaşadıklarını Muzaffer Yedigöl şu şekilde anlattı: "Yazın sıcağında her gittiğimiz yerde bizi kitle örgütleri karşıladı ve bu bizi çok duygulandırdı. Bizimle en çok ilgilenen parti BDP oldu. Ben CHP'li olmama rağmen bizimle ilgilenmedi. Kemal Anadol ile görüştük bizi dinlemek yerine o konuştu. Her şeyi biliyormuş gibi savunmaya geçti. Ama BDP Grup Başkan vekili bizi uzun uzun dinledi, ellerinden bir şey gelmese de dinlediler.
AKP'den Ayşenur Paşakapı da bizi dinledi dosya hazırladık onları ilettik. Zafer Üskül de 15 dakika bizi dinledi ama onlar dinlemekle kaldılar. Sonuç beklemek? Ama ondan sonra Başbakan bizi çok ümitlendirdi. Ben Başbakanın duygusal, vicdanlı bir insan olduğuna inanmıştım. Ama baktım ki maalesef yanılmışım."
Her şey oy her şey siyaset
Başbakan'ın Cumartesi Anneleri'yle Dolmabahçe'de yaptığı görüşmeye annesinin katıldığını anlatan Yedigöl, "Annem anlattı, 'oğlumu istiyorum' dedi ama bir şeyde çıkmadı. Görüşmeye giderken umutluyduk. Sonra baktım ki her şey oy, her şey siyaset. Ve toplantı sonunda sadece iki kayıp varmış gibi davrandılar. Öbürlerine dair tek bir adım bile atılmadı, komisyon yetkilileri bir gün olsun bizi aramadı. Hiç kimseyi aramadılar. Reklam olsun diye Berfo anayı kullandılar. Zaten samimi olsalardı bir adım atarlardı. O dönem Gayrettepe'deki insanları araştırabilirlerdi. Bizi seçim malzemesi olarak kullandılar" dedi.
Devlet samimiyse...
"Devlet samimi olursa kozmik odaları açar. Kimlerin nerede yattığını, kimlerin nasıl işkenceler gördüğünü devlet biliyor. Tansu Çiller, Mehmet Ağır kilit nokta. Örneğin bizim dönemden Faik Karıncaoğlu. 12 Eylül döneminde İstanbul'da askeri savcıydı. Şimdi AKP'den Milletvekili. Zihniyetleri belli, timsah gözyaşlarına bakmamak lazım gerçekten insanlar için, halk için. Müslümanlıkta insan öldürmek yoktur" dedi.
31 yıldır arıyorlar
Ağabeyinin 12 Nisan 1981'de İdealtepe'de karakol kurulan bir evde gözaltına alındığını ve tanıkların ifadesine göre işkencede öldürüldüğünü ifade eden Muzaffer Yedigöl, babasının yıllar boyunca oğlunu bulmak için her yolu denediğini, bütün resmi makamlara başvurduğunu ancak bir yanıt alamadığını belirtti.
'Babam gözü açık gitti'
Babasının yılda üç ay gidip köyde kaldığını daha sonra yılın geri kalan kısmını İstanbul'da oğlunu aramakla geçirdiğini ifade eden Yedigöl, "Babam oğlunu ararken kalp krizi geçirerek öldü. Babam çok dinçti, köyde yaşamış, hayatını orada idame ettirmiş biriydi. Ağabeyimin kaybedilmesi ile babam çöktü. 3 ay köydeyse diğer aylarda burada oğlunu aramakla geçirdi. Varını yoğunu burada harcadı. En son da yüreği dayanamadı, gözleri açık gitti. İlk Cumartesi eylemine katılanlardan biri. O zaman elinde küçük bir abimin resmi vardı. O meydanda coplandığı, dayak yediği de oldu. Orada yılarca bütün eylemlere katıldı. Ümit Efe- Yedigöl'ü Gayrettepe Emniyet Müdürlüğünde gören tanıklardan biri- babamla tanışıyor daha sonra çok duygusal bir an yaşanıyor babam oğlunu bulmuş gibi hissediyor o da babasını bulmuş gibi. Babam ümit Efe'den sonra öldüğüne inanmıştı." dedi.
Annesinin hala oğlunun yolunu gözlediğini dile getiren Yedigöl, "Annem hala televizyon izlediğinde çocuğunu ölüsünü dirisini görmediği için herkesi Nurettin'e benzetiyor. Nisan ayında abimle ilgili bir anma düzenledik. Bir belgesel hazırladık 200 kişi katıldı. biz ilk defa orada öldüğünü kabul ettik. Biz mevlüt okutmadık, cenaze yemeği vermedik çünkü biz abimin bir şeyini görmedik. Sürekli abimin yaşadığına dair rivayetler çıkardı ve biz onlara inanırdık.
Yedigöl, en son dava dosyasının 95-96 yıllarında sonuçlandığını, ama en son 12 Eylül kayıplarıyla birlikte toplu suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti. (DİCLE MÜFTÜOĞLU/ETHA)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder